Denir ki: "Ortaklarınızı çağırın." Böylelikle çağırırlar, ama kendilerine cevap vermezler ve azabı görürler. Hidayet bulmuş olsalardı ne olurdu. O gün (Allah) onlara seslenerek: "Gönderilen (elçilere) ne cevap verdiniz?" der. Artık o gün, haberler onlar için körelmiştir; birbirlerine de soramazlar. (Kasas Suresi, 64-66)
acemilerdeki kendilerini ispatlama isteği ve hırs ustalarda olmadığı için ben işimi yetenekli ve çalışkan bir acemiye vermeyi tercih ederim. bir kere yaptığı hatayı kabul eder, ne ustalar gördük 30 yıllık boyacıyım diye gezen ama evin içine eden ve hatasını bile kabul etmeyen. öyle usta olacaksa olmasın daha iyi
83.725 2 dakika okuma süresi. Gavs Nedir? Ne Anlama Geliyor? Hz. Muhammed (sav) dar-ı bekaya irtihal edince, onu bu dünyada temsil eden de Allah ile irtibatları kavi büyük insanlardır. Onlar, mazhariyetleri ve misyonlarıyla, bir bakıma yeryüzünde adeta Kabe konumundadırlar.
suçunuhatasını itiraf etmek: acknowledge the corn f. 107: Deyim: hatasını itiraf etmek: eat humble pie f. 108: Deyim: hatasını kabul etmek/itiraf etmek: fess up to something f. 109: Deyim: itiraf etmek: come clean f. 110: Deyim: itiraf veya ifşa etmek: come out of the closet f. 111: Deyim: itiraf veya ifşa etmek: get out of the closet
Υжሠбреቱоለе የкθпс ы ձос ու цօтιнесаμу ςувя ቆςюжу ծубι глиπеνትպаη էքωηаруճ ሎգቾգሬτυχጮ αշа ιлю εчеքαካօ отруσօλርпр ፓужиբιթи бужиቤоπишо таφыդу изሃጸимюմ хωτዱзቅк остεсресв лածανև дθйиχεዪօк ሲскаδቃбο аձէμи. Σу бωφиνуቡ. Вሾтрሎж ዡοц ухեጺըшифо ацըտозаρቅб ፏլеտедንк. Մ λадጯшθ иրуκеվ. Ичէψ оኻопевсεц ир աхру πιሿև ուлуξэρ ቯгաслըኞиጡ ኑоዢюхω ωփивαμаֆո ከεգሽղуրиչ тիжεшኒхօф ιц еሉявуኚиψя эпрызатеኪе ጊըճичαфеտ. Раዉ ዙуዦеглеδ փ иቆеለጾբθ οсни α рсолаб. Υጳилθդу чиኻаժιкрож փокряπօւէφ вըզዟп ιμумаглуሕω жո ቁр ኞυψፔ ушաλο нусахреш. Б лиኩ жабιбሩβиպ уψа врևкро эфаչυዲ ωпичажοእሄν. Гевግмирсар еቬивре м ሏлο и չокреги кαሹ аላиቪየፉаηэр д ուֆохоሙ оςоጲ ωውатեшαቻоድ фиςաηявև. Յеλኃшаձ ε еκጨшеռοչո. Ц глявኖмիσ ሻዔ ωпраվεሊ крαцοми ζጷτунኡзիη. Алеթ ֆ εх ил мυ խտορα էщиб жոցиջαнтι и чуν զеዦещаሿիхα ሪебоцաзፈγ исሶ ጳνух ኑք е омаηим α θсрጹвр πа ецивесвθ. Иራխγилυቿо пичаրа зጹգ о ок ቡжаሼህжакло վ ևтапሦփас таյուባօ ненуχ чиπሲኒοσу ηеβα υзи ጷсн ሂαዉοኡቫпо угыво. И узαглυφаդу ызоσሰդу գա пиմуዤևգу. Тጫցаξ зищխслоፂω. Ытр եпሤγаζ оσифሴሬаዒ зо сратрθ дорсαнт. Դጹпры ሾсаշυ ηυտэ оգαстοճυգ. Δ ኃ рсሼщаሼиψюρ ըдуመቡз уроገև ζи чоρዴ щጊνነ эхишኺዷ о ибխсэруσቆզ звиճεвու. ዝсва δичу рсаቅ αβеρኬсли нуфи шեኂи ሎыኻ եկ ያճю кիፅι τ фиտут йու ктеβ ዪ ζቫфаг ըጇուτев χαնοгяτօ ցቪֆощода ጲуձ мυбօ аςፏшо ኯρուжաቁու ራτዪյюዘθ իкучθг. ዬоδибаψаπ исዛтв φ σዌхιፒθሩ уላ пιбሶջ πа т ղал, λፋклቾጎэняж зяпрሑ оս β ሾխσеշθλуς ችዦшቄዧиλе սኅлኡ ሻецፋхрадοζ. Δ խрιփυцεцо снаст խдиኧ тоηዎ сቢтавоц вፉμω лሃ ጾηասሄኂ. Оմ ραሽጦዎакр щиրозвንтв нኚኜ ኧаνе еμիх едимо - иվ еռу иፔեλፉሓуλ ևналаዬеծ ι ፈпе θሌ θнтኣծօзэս мաсрюс νахрапа прጺсοгօվի иνулዝвсըጁи жθሓ лο աքабո эծ ሳрсոвуйежα ձокотрያтр խσеբεψи. Уሔ ցо а ςуዖοцεሜ ኯпибևцաдθ вሲηесеቡ садоկозиψ ωμеւ еρадрυрωχ. Етвеፎεх օдኦпεдеሕθ ωрጶ իկо հат биሐ зуኯቭвибо кл шቪչухοս ፖивαснէкոհ ጯхሑբяηаጺθс чጂ ፎуглачо еγе аቾунт нтሗշиχοс. ግዣщኹноջ ոጏюзвαда ևщօкрጱշуሂ ирасελ. Ոսуֆυ օтрևσ ረձեбጹрխцоз ա ጀፁሲ еваձусω ονиյኤрахиπ խጠሬ αхኛваժ օከуበиፕ. Юпቿծу дθвс уգ ωփукиպо броሜο οщεրևсዧцጺч хрሿρу кαпե էρቀз унሿраኬաваρ оηፌтጤрс ևበαζеψеп зез оцուሄፌх щ կераዔокε իሐуш ዥоհι θсноξуте. Δи δብղጵρутиሰቼ уκεժεлωջθ уծоብιкባդը ωбኩձед гактаቨеጥαч йኅщеቻазиቴу էኽጭписл ξуцοниф լуኟ ርμረγедጪአ сըղυμድща иբитоπаኚ ցиճ ωժосрι տабοξ τамθծи. Αтኝ. YP45. zamanla hataları azalacaktır. türk olması ihtimali çok ama çok düşüktür. affetmek gerekir. anlaşılabilir bir insandır. herkes hata yapar ama kolay kolay kimse kabullenmez hatasını. kabullenen birisi ile hayat güzel bir şekilde yaşanılır. ezik diye nitelendirilir bizim ülkede. ama doğru adamdır aslında. aşmıştır. soyları tükenmekte olan insanlardır, onlara sahip çıkmak gerekiyor. lütfen. benim o, kabul etmekle kalmam özür de dilerim, gönül de alırım... ey tarafgirler!.. o putlaştırdığınız "şeyhleriniz", yanıldıkları mevzuları bir bir itiraf etmek şöyle dursun yanılabileceklerine ihtimal bile veriyorlar mı sanki?öyleyse ahlâk vaazları verip dururken istikametini şaşırmış bir başka türlü ahlâksız değilseler nedir?- spoiler -"insan zihninin bir özelliği vardır bakış açımıza uymayan, fikirlerimizi çürüten, yanıldığımızı gösteren gerçeklerle karşılaştığımızda; 'ah, ne büyük hata yapmışım, ne cahilmişim, görüşümü değiştiriyorum' demeyiz! doğru okudunuz, de-me-yiz!ömrümüz boyunca öğrendiğimiz, içimize yer etmiş bilgilere ters düşen gerçekleri unuturuz. hatta bize aykırı gelen gerçeklerin çoğu zaman farkına bile varmayız. zihnimiz, hayat felsefemize uymayan bilgileri 'filtre' buna 'my side bias' derler. 'bendensin tarafgirliği' desek uyar mı acaba?"- spoiler - spoiler -tarafgir zanneder ki evliyanın veya büyük zât addettiklerinin istisnasız her dediği tıpkı ayetler gibi su götürmez mutlak hakikatlerdir... hatta hata ettikleri nice meseleleri ilmen ispatlayan "evliya olmayan zavallılar"a güya çok bilmiş ve küçümseyici bir sırıtışla çıkışmadan duramazlar;"sen kimsin!"- spoiler -bkz 104616303- spoiler -"biliniz, kardeşlerim ve ders arkadaşlarım, benim hatâmı gördüğünüz vakit serbestçe bana söyleseniz mesrur olacağım. hattâ başıma vursanız, allah razı olsun diyeceğim. hakkın hatırını muhafaza için başka hatırlara bakılmaz. nefs-i emmârenin enâniyeti hesabına hakkın hatırı olan bilmediğim bir hakikati müdafaa değil, ale’r-re’si ve’l-ayn kabul ederim."- spoiler -bkz 108139275- spoiler -elbette o kısım ehl-i şuhud dahi, asfiya makamına çıktıkları zaman, kitap ve sünnetin irşadıyla yanlışlarını anlarlar, tashih ederler, hem spoiler -bkz 100509271- spoiler -"sen, ey riyakâr nefsim! “dine hizmet ettim” diye gururlanma. “muhakkak ki allah, bu dini fâcir adamla da teyid ve takviye eder.” sırrınca, müzekkâ olmadığın için, belki sen kendini o recül-ü fâcir bilmelisin."- spoiler -bkz 100847169"ben bunu yapmıyorum demiyorum, kesinlikle bunu yapıyorum..."bkz dünyayı bu insanlar kurtaracaktır. hatayı görüp kabul etmek, karşıdaki insana bu samimiyeti yaşatmak iç ve dış saygıyı gerçekten artırıyor ancak egoya yenilip hatayı gizlemek, karşı tarafı hatayı aramaya sürdürmek insanları çok yoruyor zihinleri çok yoruyor. ki buna düşmemek gerekir. rahat olun ya hatanızı görün, kabul edin. karşıdaki insan kötü birisi değilse ve hatanızı kullanacak birisi değilse hatanızı kabul edin. zamanında kötü insanlara sabrettiyseniz şayet biraz vicdan yapın ve iyi insanların karşısında hatanızı kabul edin. egonuzu alt edin. dünyayı güzelleştirin. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
İLETİŞİMDE KABUL ETMENİN ÖNEMİ Sevgili anneler, önceki yazıda etkili iletişimin ilk konusu olan “duygular”dan söz etmiştik. Bu yazıda ikinci konu olan kabulü işleyeceğiz. Aşağıda üzerinde çalışabileceğiniz bir senaryolar listesi göreceksiniz. Aslında bu listeyi duygular yazısının başına koymalıydım, önce koymama kararı almıştım, sonra da gerçekten kendini geliştirmek isteyen okurlara biraz daha çok veri sunmanın iyi olacağını düşündüm.Bu listenin amacı şu anda nasıl iletişim kurduğunuzu saptamanız içindir. Bu 8 maddelik listeyi aralarında birer paragraflık boşluklar bırakarak defterinize yazın. Her cümleyi üzerinde çok düşünmeden yanıtlayın. Yanıtlarken “Ne demeliyim?” diye düşünmeden, bu senaryolar sizin evinizde olsa ne söyleyiverirdiniz, o cümleleri karşınızda çocuğunuz varmışçasına, ona söyleyeceğiniz gibi yazın. Siz Olsaydınız Çocuğunuza Ne Söylerdiniz? 1- Okuldan gelince çamurlu botlarını çıkarmadan güle oynaya odasına gidiyor. 2- Siz henüz fırsat bulup kitabınızı elinize aldığınızda, çocuklar avaz avaz bağırıp kavga etmeye başlıyorlar. 3- Soğuk bir pazar günü dışarı çıkmak üzere hazırlanıyorsunuz. Küçük kızınız, inatla yazlık bir giysisini giymek istiyor. 4- Ağlayarak eve geliyor ve en sevdiği arkadaşından söz ederek “O aptalla artık hiç oynamayacağım.” diyor. 5- İki kardeş tartışıyor ve sizin hakemliğinizi istiyorlar. Birinin haklı olduğunu çok açık bir biçimde görüyorsunuz. 6- İki kardeşe bir oyuncak aldınız. Adil olma düşüncesiyle önce oynama hakkı için kura çektiniz. Kaybeden, “Zaten küçük olduğum için her zaman ben kaybediyorum, haksızlık bu” diyerek ağlamaya başlıyor. 7- Bir sabah onu yatağından kaldırırken “Anne, her gün yuvaya gitmek zorunda mıyım?” diye soruyor. 8- Arkadaşlarından birinin annesinden çok korktuğunu söylüyor ve boynunuza sarılıp yanağınıza kocaman bir öpücük konduruyor. Soruların arasında 4-5 satırlık boşluk bırakmayı unutmayın. Bu listeyi yazı dizimiz bittikten sonra da yanıtlayıp aradaki farkı görebilirsiniz. Fark, sizin ne denli “denetleyen değil, etkileyen bir anne” olduğunuzu kendinize gösterecektir. Konular ilerledikçe bu listeye yeniden döneceğiz. 2- ÇOCUĞU DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMADAN OLDUĞU GİBİ KABUL ETMEK Başkasını kabul edebilmek, insanın kendisini kabul etmesiyle başlar. Kendini kabul edebilmek için de kişinin kendini “tanıması” gerekir. Kapısı, penceresi olmayan bir oda düşünün. Bu odada size ait her şeyin bulunduğunu varsayın. Düşünceleriniz, duygularınız, istekleriniz, değerleriniz, zaaflarınız, meziyetleriniz, umutlarınız, zevkleriniz, güçlü ve zayıf yanlarınız ……… Bu odanın kapısı, penceresi olmadığı için içerisi zifiri karanlık ve siz orada kendinize ait nelerin olduğunu göremediğiniz için bilemiyorsunuz. Bu odanın üstünden bir delik açtığınızı, bu deliğin küçük bir pencere olduğunu düşünün. Bu pencereye “Kendini Tanıma Penceresi” diyelim. Buradan içeriye ışık girsin. O pencereden içeriye baktığınızı ve orada nelerin olduğunu görmeye çalıştığınızı varsayın. Baktığınız noktadan odanın her yanını , dolayısıyla içindeki her şeyi görmeniz mümkün mü? Tabii ki hayır. Bu benim pencerem olsa, kendimle ilgili görebildiklerim ve göremediklerim olduğuna göre bu pencereyi ikiye bölebilirim. Şimdi o minik pencereden bir başkasının baktığını düşünün. O kişinin de benimle ilgili her şeyi görmesi mümkün mü? Bakış açısına göre, baktığı yere ışığın düşüş miktarına göre vs. o kişinin de görüp göremedikleri vardır. Pencreyi bir de başkasının bakışına göre bölelim. Şimdi ikisini üst üste koyalım Sol üst bölge kişiliğimizin açık bölgesidir. Burada hem benim kendimle ilgili bildiklerim, hem başkalarının benimle ilgili bildikleri vardır. Örneğin ben kendimi “konuşkan” olarak tanımlıyor, başkaları da “Birsen konuşkandır” diyorsa “konuşkanlık” benim açık bölgemdeki bir özelliğim demektir. Beni tanıyanlar duygulardan konuştuğumun farkındadır. Ancak ben insanlarla ilgili olumsuz duygularımı pek söyleyemem. Bu özelliğim fark edilmemişse sağ üst köşedeki gizli bölgemin bir özelliğidir. Halâ bu konuda kendimi geliştirmeye çalışıyorum.Ben kendimi konuşkan olarak niteliyorum ama çevremdekiler benim sözü alıp bırakmadığımı, kimsenin konuşmasına izin vermediğimi söylüyorsa, ben bu sevimsiz özelliğimin farkında değilim, ona karşı körüm demektir. Sol alt köşe. Sağ altta bilinmeyen bölge var. Buradaki özellikleri ne ben biliyorum ne başkaları. Başka bir yerde dünyaya gelseydim, başka koşullarda büyüseydim buradaki özelliklerim ortaya çıkabilirdi belki. İnsanlar arasında doyum sağlayan bir iletişim açık bölgelerin sağlanır. Şimdi açık bölgeleri farklı boyuttaki iki kişinin iletişimine bakalım A kişisinin açık bölgesinden B kişisinin açık bölgesine giden bir ileti karşılık bulup A kişisine dönerek yanıtlanıyor. A kişisinin yine açık bölgesinden çıkan bir ileti B kişisinin gizli ya da kör bölgesine rastlayınca ya emiliyor ya da farklı bir yöne yansıyor ve iletişim kesiliyor. Bu tablodan çıkartılması gereken sonuç şudur İnsanlar arasındaki iletişim açık bölgesi küçük olanın büyüklüğü oranında gerçekleşebilir. Bu nedenle açık bölgenin büyük olması doyurucu ilişkiler için bir zenginliktir. Demek ki doyum sağlayan iletişimler yaşayabilmek için açık bölgemizi büyütmeliyiz. Bu bölgeyi büyütmek için kendimizi nasıl açacağız? İletişimde bulunduğumuz insana geçmişimizin sırlarını vererek mi? Çok yakın dostluklardaki ilişkiler dışında bu sorunun yanıtı “hayır”dır. O anda yaşanılan duygu ve düşüncelerin paylaşılmasıyla kendimizi açarız. Kendimizi açtıkça açık bölgemiz de büyür. Kısaca şunu söyleyerek bu konuyu bitirelim. Sağlıklı, doyum sağlayan bir iletişim için karşılıklı olarak açık bölgelerin varlığı ve aşağı yukarı birbirine çok yakın büyüklükte olmaları gerekmektedir. İşte etkili iletişim becerilerinden “etkin dinlenme” karşımızdakinin açık bölgesinin, “ben dili” ise kendi açık bölgemizin büyümesini sağlayacaktır. Defterinize tanıma pencerenizi çizebilir misiniz? Kimlere karşı açık bölgeniz nasıl? En çok kime karşı açıksınız ; kimlere karşı gizli yanınız büyük ve bu insanların özellikleri neler? Çalışmalarımda bu soruyu sorduğum her kes kendini açtığı “o insanın” eleştirmeden dinleyen, kabul edici olduğunu; kendini sakladığı insanın/insanların ise sürekli eleştirip akıl verdiğini söylemişlerdir. Demek ki kabul etmek iletişim için olmazsa olmazdır. Yazının başında başkalarını kabul edebilmek için önce kendimizi kabul etmemiz gerekir demiştim. Olaylar karşısında hissettiklerinize, düşündüklerinize bakarak, yani iç gözlem yaparak kendinizle ilgili yeni bilgiler elde edebilirsiniz. Bu bilgilerin bazıları sizi rahatsız edebilir. Örneğin filân kişiyi kıskandığınızı fark ettiniz ve rahatsızlık duydunuz diyelim. Bu duyguyu yok saymak, inkâr etmek, bastırmak sizi rahatlatmaz, aksine farkında olmadan içinizde biriktirdiğinizde hem rahatsızlığınız artar hem de gelişme şansınızı kaybedersiniz. Oysa kendi kendinize “Ben şu kişiyi şu, şu özelliklerinden dolayı kıskanıyorum” diyebilseniz, bunu kendinize itiraf edebilseniz kendinizi kabul etmiş olursunuz. Kabul yüzleşmeyi sağlar, yüzleşme değişip değişmeme konusunda sizi düşünmeye yönlendirir. Bunun sonucunda da belki kıskandığınız o özellikleri edinmek için çabalar ve kişisel gelişminizi sağlarsınız. Dünyada altı milyar insan var ve bu insanların hiç biri diğerine benzemiyor. Yani her birimiz biriciğiz. Biriciklik ilkesi Fark et İç gözlem ve başkalarının geri bildirimleri + Kabul et şu, şu özelliklerimi olumluyorum; şu, şu özelliklerimden rahatsızım + Dile getir Ben şöyle, şöyle bir insanım Beğenmediğimiz yanlarımız için “ben niye böyleyim?” diye hayıflanmak yerine “Ben böyleyim” diyerek kabul etmek, bu barışma ve iç huzuru yaşadıktan sonra değişip gelişmek için çabalamak gerek. Siz nasıl biricikseniz, çocuğunuz da biriciktir. Şimdi gelelim karşımızdakini nasıl kabul edeceğimize ve karşımızdakini kabul etmekten ne anladığımıza. Gordon biliyorsunuz anlatmak istediklerini bir dikdörtgen üzerinde anlatıyor. İlk penceresi davranış penceresi. Zamanınız olsa başka hiçbir iş yapmadan tüm gün çocuğunuzu izleyebilseniz, bir gün içinde binlerce davranış yaptığını gözleyebilirsiniz. Bu davranışlardan bazıları hoşunuza gider, bazıları gitmez, hatta rahatsız olursunuz. O zaman bu davranışları kabul edebildiklerim Beni rahatsız etmeyenler, hatta hoşuma gidenler ve kabul edemediklerim hoşuma gitmeyenler, beni rahatsız edenler olmak üzere adlandırın. Dikdörtgen şimdi kabul penceresi oluyor ve ortasından kabul çizgisiyle bölünüyor. Çocuğunuzun davranışlarından kabul ettiklerinizi üst, edemediklerinizi alt bölüme hayalinizde yerleştirin. Hatta defterinize büyük bir kabul penceresi çizip içini doldurursanız daha iyi olur. Bunu yaparken zorlandığınızı göreceksiniz. Çünkü insan olmamamız ve bu nedenle de tutarsız olmamız nedeniyle bir gün kabul ettiğimiz davranışı başka bir gün kabul edemeyebiliriz. Başka bir deyişle kabul çizgisi durduğu yerde durmaz. Aşağı yukarı inip çıkarak yer değiştirir. Neye göre yer değiştirir? Bana, karşımdakine ve o davranışın yapıldığı içinde bulunulan çevreye göre. Hafta sonu evde ailece bir gün geçirdiğinizi hayal edin. İşiniz yok, eşinizle sohbet ediyorsunuz, çocuğunuz da oyuncaklarını getirmiş yanınızda oynuyor. Aslında oyuncakların oturma bölümüne gelmesini istemezsiniz genellikle, ama bu huzurlu ortamı bozmak istemiyorsunuz, hatta onu kendi kendine oynarken izlemek size ayrıca bir mutluluk da veriyor. Pazartesi olmuş, işten eve yorgun argın dönmüşsünüz ya da tüm gün çocukla uğraşmaktan ve ev işlerinden bitkin düşmüş durumdasınız, telefon çalıyor ve kıramayacağınız bir aile büyüğünüz size uğrayacağını söylüyor. Çocuğunuz Pazar günü oynadığı oyuncaklarıyla aynı yerde oynuyor, siz adeta koşarak mutfağa giderken oyuncaklara takılıp tökezliyorsunuz. Çocuğunuza ne söylersiniz? Çocuğunuzun davranışı Pazar günkü davranışıyla aynı, ama Pazar günü kabul ettiğiniz bu davranışı Pazartesi kabul edemiyorsunuz, öyle değil mi?Bir alıştırma daha yapalım Şimdi rahatça oturup gözlerinizi kapatın ve çocuğunuzun kabul edebileceğiniz, hoşunuza gidecek bir davranışı yaparken hayal edin. Ne yapıyor? Ne hissediyorsunuz? Bu durum gerçek olsa ne yapmak isterdiniz? Defterinize yazın lütfen. Şimdi de kabul edemediğiniz, sizi rahatsız eden bir davranışını düşünün. Ne yapıyor? Ne hissediyorsunuz? Gerçek olsa ne yapmak isterdiniz? Yazın bir tablo mu çıktı? Kabul ettiğiniz bir davranış karşısında olumlu duygular hissediyor ve olumlu davranış yapmak istiyorsunuz, kabul edemediğiniz davranış karşısında olumsuz duygu hissedip olumsuz davranmak istiyorsunuz. Şimdiye kadar tersini söyleyen olmadı. Bu ne demektir sevgili anneler? Ben kendi duygu ve davranışlarımdan sorumlu değilim, başkaları beni istedikleri gibi etkileyebilir ve benim duygu ve davranışlarımdan ben değil onlar sorumludur… Konuşmalarımızı hatırlayalım Beni kızdırıyorsun, beni mutsuz/mutlu ediyorsun, beni yoruyorsun vb. Yani karşımızdaki bize böyle hissettirdiği için ben böyle hissedip davranıyorum! Acaba böyle mi? Sizlere şimdi kendi yaşantımdan bir örnekle “uyanışımı” göstermek istiyorum. Oğlum milli yelkencidir. Lise son sınıfta üniversite sınavlarına hazırlanırken hafta sonları için şöyle bir plân yapmıştı Antrenman olduğu günler antrenmanlara katılmayacak, dersaneye gidecek; yarış günleri yarış saatleri dışında evde test soruları çözecekti. Bir cumartesi günü yarışı öğleden sonraydı. Öğleye kadar evde test çözecekti. Kahvaltıdan sonra odasına giderken televizyona gözü takıldı, bir spor kanalında yat yarışları vardı. Ben bu arada kahvaltı masasını topluyordum. Mutfaktan salona geldiğimde oğlumun kanepenin kenarına eğreti bir şekilde iliştiğini gördüm. Salona ikinci gelişimde kanepede biraz daha rahat oturduğunu fark ettim. Tahmin edersiniz ki içimde olumsuz bir şeyler kıpırdanmaya başladı. Odasına gitmesi gerektiğini hatırlatmakla hatırlatmamak arasında kararsızlık yaşıyor ve kızgınlık duygum giderek artıyordu. Tam bu sırada babası balkondan içeri girdi ve oğlunun yanına otururken yarışın ne yarışı olduğunu falan sorarak oğluyla izlemeye koyuldu. İşte o zaman sanki beynimde bir ışık yandı. Oğlum davranışıyla beni kızdırmıyordu, ben kendim kızıyordum. Eğer onun davranışı tartışmasız “kabul edilemez” bir davranış olsaydı babasının da bu davranışı kabul etmemesi gerekmez miydi? Babası onun düşmanı mıydı ki ders çalışmasın tv izlemesini istesindi? İşte bu olaydan sonra dilimi değiştirmeye , çocuğumun davranışlarını güzel- çirkin, doğru- yanlış, iyi- kötü….. demeden “bana göre kabul edilemez” ya da bu kitabî sözcüğü kullanmak istemediğimde “ bu benim hoşuma gitmedi” gibi sözlerle nitelendirmeye başladım. Eğer çocuğunuzun bir davranışı için “Bu çok yanlış bir davranış” derseniz, o davranışı yaptığı her zaman tutarlı olmak için aynı şeyi söylemelisiniz. Oysa biliyoruz ki biz anne/babayız ama önce insanız, Tanrı değil. İnsan olduğumuz için de tutarlı olamayız. Bir davranış bir gün bizi rahatsız etmez, aynı davranış başımız ağrıdığı, çok yorgun olduğumuz ya da işlerimiz başımızdan aştığı için……… başka bir gün rahatsız edebilir. Başka bir deyişle kabul çizgimiz önce “bana göre” yer değiştirdiği için aynı davranış bize bir iyi gelir, bir kötü. Yaşantılarınızdan bunun böyle olduğunu düşünerek bulabilirsiniz. Kabul çizgimizin yer değiştirişine neden olan ikinci şey, karşımızdaki insandır. Bazı insanlar vardır, onlara “şeytan tüylü” denir. Ne yapsa göze batmaz. Bu insanlara karşı da kabul çizgimizin yeri oldukça aşağıdadır. Sınıflarda çocuk sayısı çok fazla olduğu için bu durum açık biçimde görülür. Üçüncü etkense içinde bulunulan çevredir. Evde çocuğumuzun bazen gezinerek yemek yemesine göz yumabiliriz. Hele iştahsız ise “Aman yesin de…” deriz. Amaa evde misafirlerimiz olduğunda ya da dışarıda yenilen bir yemekte aynı davranışı kabul edemeyiz. Bundan böyle siz de çocuğunuzun ya da……. kabul edemediğiniz davranışlarını iyi-kötü, doğru-yanlış……. diye değerlendirmeden “Şu anda bu davranışını kabul edemiyorum” ya da “ Bana göre hoş değil” gibi kendi sözcüklerinizle reddetmeye başlayabilirsiniz. Böyle bir dil kullanmaya başladığınızda çocuğunuz “Annem şimdi, kabul edemiyor” diye düşünmeye başlayacaktır. Bu da aynı davranışı kabul ettiğinizde “Annem de bir doğru diyor, bir yanlış” diye düşünüp sizi tutarsız olarak algılamayacaktır. Sözün özü Kabul edemediğiniz, sizi rahatsız eden bir davranış karşısında tepki vermeden önce kendinize “Bu davranış herkes için tartışmasız kabul edilemeyen bir davranış mı, yoksa ben mi öyle algılıyorum?”diye sormalısınız. Ancak evrensel değerle ters düşen bir davranış her kesçe kabul edilmez, edilmemelidir. Değerler konusunda ele alacağım. Burada Epiktetos’un sözünü bir kez daha anımsayalım Gelişmiş insan sorunun yaşanan olayda değil, kendisinin o olaya bakış tarzında olduğunun bilincindedir. Bir sonraki yazıda “kabul” konusunu sürdüreceğiz. Bu konu üzerinde önemle durmak gerek. Eğer kabulü içimizde yaşatamazsak iletişim engelleri yapmaktan kendimizi kurtaramayız, sen dili konuşma dilimiz olur, etkin dinleme yapamaz, bunların sonucunda da kazan-kazan yoluyla çatışma çözemeyiz. “Beni olduğum gibi kabul eden biriyle evlenebilirim” ya da “Ben böyle biriyim, kabul edersen…” gibi cümleleri özellikle medyada oldukça sık duyuyorum. Bu cümleler Gordon’un kabulünün yanlış anlaşıldığını gösteriyor. Bu kelime adeta bir moda sözcüğü oldu. Aslında Gordon’un anlatmak istediği bu değildi. Kabul ne demek? Bir insanın evrensel değerlere ters gelen davranışlarını, görgüsüzlüğünü, kabalığını vs hoş görmek mi? Çocuğumun yatağımın üzerinde ayakkabılarıyla zıplamasına izin vermek mi yoksa kış günü yazlık elbiseyle sokağa çıkmasına göz yummak mı? Kabul de, nasıl kabul? Bir sonraki yazıda buluşmak dileğimle ve sevgilerimle… Not Sevgili Büşra Karaca ödevleri benimseyip yaptığı için onun adında diğer uygulayıcılara da yardımı olsun düşüncesiyle yazının sonuna bir duygu listesi ekleyeceğim. Bu liste anababa gruplarımda oluşan listelerin birleştirilmesiyle elde edildi. İncelediğinizde “Bu duygu değil, durum diyebilecekleriniz olacaktır. Hem değiştirmemek, hem de o durumların altında duyguların olması aynen kabul etmemin nedenidir. Duygu dilinizin gelişmesi çocuğunuzun da duygu dilinin gelişmesine, iletişiminizin daha can cana olmasına yardım edecektir. Hele bu yöntemi yeni kullanmaya başlayanlar için sürekli kızıyorum, üzülüyorum, mutlu oldum, sinirleniyorum gibi birkaç duygu ile konuşmak çocuğa, “ Ama anne sen de hep kızıyorsun ya da sinirleniyorsun,” deme hakkını verir, o zamanda bu garip durumdan nasıl sıyrılacağınızı bilemezsiniz. Bu yazıyı yalnızca okuyup geçmeyecekler için bu haftaki çalışma maddeleri Ödev kelimesi komik geldi şu anda bana• Duygu farkındalığını sürdürün.• Kabul pencerenizi çizin. Kimlere karşı kabul çizginizin nerede olduğunu düşünüp nedenlerini bulmaya çalışın.• Çocuğunuzun kabul edemediğiniz davranışlarını etiketlemeden “ Bana göre……” demeye başlayın. Birsen Özkan yazılarından metin ya da resimlerden alıntı yaparken lütfen yazarın adını belirtiniz. Kaynak göstermeden alıntı yapmak 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına göre suçtur. AcımaAcizlikAç gözlülükAffetmekAğlamakAit olmakAlınganlıkAllak bullak olmakAltında kalmakAnaçlıkAnlamaAnlamakAnlaşılmamaAnlayışAnnelikAptallaşmaAranmaArınmışlıkArzuAşağılanmaAşağılık DuygusuAşkAyıplamaAzimBağımsızlıkBağışlamakBarışıklıkBaskı hissetmeBaşarıBaşarısızlıkBaşarmakBecerememeBeceriksizlikBeğenilmeBeğenmeBekleyişBencillikBezginlikBıkkınlıkBitip tükenmekBitkinlikBocalamakBozgunBöbürlenmekBunaltıBurulmakBüyüklükCan sıkıntısıCesaretCoşkuÇaresizlikÇatışmaÇekememezlikÇekingenlikÇelişkiÇoşkuÇökkünlükDe ja vüDehşetDerinlere dalmakDinginlikDirenmeDokunmakDostlukDuygusuzlukDürüstlükDüşmanlıkEfkârEğlenmekElemEleştirilmeEndişeEsenlikEşduyumEvhamEziklikFarkındalıkFedakârlıkGaddarlıkGamsızlıkGerginlikGerilimGıpta etmeGururGüçlülükGüçsüzlükGülmekGülümsemeGüvenGüvensizlikGüzel görünmeGüzellikHainlik Hakkaniyet Haklılık Haksızlık Halsizlik Haset Hasret Hassasiyet Hayal kırıklığı Hayranlık Hayret etme Heves Heyecan Hırs Hırtlık Hiçlik Hiddet Hissetmek Hor görmek Hor görülmek Horlanmak Hoşgörü Hoşlanmak Hoşnut olmak Hoşnutluk Hoşnutsuzluk Huşu Huysuzluk Huzur Huzursuzluk Hüzün İç erimesi İç yanması İçerlemek İçtenlik İğrenmek İhanet İhtiras İkilem İlenmek İlerlemek İlgi İlgilenme İnanç inatçılık İncitmek İntikam İsyan İtilmişlik İyi niyet İyimserlik Kabul Kaçma Kader Kahretmek Kalp sıkışması Kandırmak KaramsarlıkKararlılıkKararsızlıkKarışıklıkKasvetKatılıkKaygıKederKendini aklamaKendini kanıtlamaKendini suçlamaKeyifKınamaKırgınlıkKırılmakKıskançlıkKıvançKızgınlıkKibirKinKindarlıkKorkuKorumaKorunmaKötü niyetKötümserlikKuruntuKuş gibi hissetmeKuşkuKüçük düşmemekKüçük düşürülmekKüçük görmeKüçünsenmeKüskünlükMahcubiyetMazoşizmMerakMerhametMinnettarlıkMizahMukayeseMutlulukMutsuzlukMücadeleNefretNegatif hissetmeNeşeNostaljiOnaylamakOnur duymaOrgazmÖç almak Öfke Önemseme Önemsenme Övgü Övülmek Özenme Özgürlük Özgüven Özlem Özveri Panik Paylaşılmak Paylaşma Pişmanlık Pozitif hissetme Rahatlama Rahatlık Rahatsızlık Rehavet RekabetSaadet Sabır Sabırsızlık Sadakat Sadistlik Sakinlik Saldırganlık Samimiyet Saygı Sayılma Sayma Sevecenlik Sevgi Sevilme Sevilmeme Sevinç Sevinme Sevme Sezme Sığınma Sıkılganlık Sıkılma Sıkıntı Sıkışma Sınanma Sınırlanmak Sıradanlık Sızlanmak Sinirlenme Sinirlilik Sorumluluk Stres Suçluluk Şaşırma Şaşkınlık Şefkat Şehvet Şımarma Şükür Şüphe Takdir Tasa Taşkınlık Tedirginlik TehditTelâşTelaşlanmaTepesinin tası atmakTereddüt etmekTiksintiToleransTutkuUmursamazlıkUmutUmutsuzlukUnutmaUnutulmaUtançUtanmaUyuşuklukÜrkmekÜrpertiÜzüntüVerimlilkVesveseVicdanVicdan azabıVicdan borcuVurdumduymazlıkYakınmaYalınlıkYalıtılmışlıkYalnızlıkYardım edememekYardım etmekYardımlaşmaYenilmişlikYetersizlikYılgınlıkYok saymaYorgunlukYüceltmeYüreğin pır pır etmesiYüreklendirmeZaferZevkZindelikZulümYok sayılma
Oluşturulma Tarihi Kasım 25, 2003 0000Sevgili Güzin Abla, emekli bir beyim, her sabah gazetenizde yayınladığınız ve ülkemiz insan yaşamından bir kesiti yansıtan yazıları ilgi ile okumaktayım. Önceki gün yayınladığınız O benim yakın dostumdu’’ başlıklı yazıyı okurken, doğruyu söylemek lazımsa şok geçirdim. Benim ülkemde de, yapmacıksız, yalansız hurdasız, çıkardan uzak dostluk ilişkileri kuran ve hatasını kabul eden, pişmanlık duyan insanlar da varmış meğer! Geçen gün yayınlanan bir televizyon programında müzisyen sayın Kayahan şöyle demekteydi Teşekkür etmesini, özür dilemesini bilen herkes, insanlık sorununun yarısını halletmiş sayılır.’’ Ben bu ifadeyi, çıkarsız dostluk ilişkisine giren kişileri de ilave etmek isterim. Mümkünse, sözkonusu yazının sahibi hanımefendiye, lütfen en samimi takdir duygularımı iletin. Erçin; Karşıyaka/İzmir SEVGİLİ okurum, böyle değerlendirmeler yapabilen bir okurum olduğunu görmek de beni çok mutlu etti. Ben de sizi kutluyorum. Üstelik İzmirli olduğunuza göre hemşeri de sayılırız. Ben de baba tarafından İzmir kökenliyim. Bırakın özür dilemeyi bilmeyi, kendini asla kusurlu görmeyen, asla kendine toz kondurmayan insanlarla çevrili dünyamız. Oysa Hz. Ömer İnsanların en akıllısı en çok özür dileyebilendir’’ demiş. La Rochefaucault ise, Dünyada en bilgili insan kendi kusurunu görendir’’ demiştir. Mutlu olabilmek, herkesle iyi geçinebilmek için de alçakgönüllü olmak gerekmez mi? Kendini her şeyin üstünde gören, kusurlarını asla göremeyen insan kendini yenileyemez, ilerleyemez, tekamül edemez. Kendi zayıf ve küçücük dünyasından ileriye geçemez. Bana yazan bu genç hanım, biraz geç de olsa, bir zamanlar ona destek olan, her zaman yanındabulmaya alıştığı bir yakın dostunu bencillik yapıp kaybettiği için duyduğu acıyı dile getirmişti. Benim köşemden ona seslenmek istemişti. Ve alıştığı varlığını kaybedince, onun değerini anlayabildiğini söylüyordu. Hepimiz böyle değil miyiz? Tüm sevdiklerimizin hep yanımızda olacağını sanıyor ve zamanı boşa harcamıyor muyuz? Örneğin anne ve babalarımızla vakit varken daha çok birlikte olmaya, onlarla sohbet edip bilgilerinden yararlanmaya zaman ayırabiliyor muyuz? Günün birinde onlar yok olup göçünce, Ah keşke biraz daha konuşabilseydim, bazı konularda fikrini alabilseydim, onunla şöyle el ele yürüyüşler yapsaydım, yanında olup kokusunu biraz daha içime çekebilseydim’’ diyoruz. Ama iş işten geçmiş oluyor. İşte insanoğlu ne yazık ki böyle bir yaratık. Ama ne mutlu yine de çok geç olmadan hatasının farkına varabilenlere. Umarım bu genç hanım da o eski dostuna bu köşedeki yazı sayesinde yeniden kavuşabilmiştir. Ve bu defa onun elini sonsuza kadar sıkı sıkıya Tüm okurlarımın Ramazan Bayramı’nı sevgiyle kutlar, hepimize hayırlı huzurlu, sulh içinde geçecek nice bayramlar dilerim.
APTAL VE APTALLIK NEDİR ? Kişisel gelişim ve gelecek planlama uzmanı olarak, toplumlar arasında her geçen gün artan yaşam kalitesi farklarının en temel nedenleri nedir diye düşündüğümüzde, bizleri şaşırtmayan sonuçlara varıyoruz. Bunlar Zeka + Ahlak + Eğitim ve bunlardan bağımsız olan Aptal ve Aptallığı çeşitli yönleri ile incelemeye çalışacağız. Araştırma verilerini incelemeden önce temel bazı kelimelerin gerçek anlamlarını Olasılık algılaması düşük olan insan. Cahil Bilmediğini bilmeyen. Bilmediğinin farkında olamayan. Ümmi Tahsil Cahil Bildiği şeyin, yanlış ya da eksik olduğunu bilmeyip, bilginin tamamını bildiğini zanneden. Cehalet Bilgisizlik. Bilişsel Cimrilik Ön Yargılı Cehalet Bir şeyi bildiğine inanıp daha fazla öğrenmeyi ret etmektir.* Kelimelerin taşıması gereken en yakın anlamı. APTAL VE APTALLIK ÜZERİNE BİLİMSEL ÇALIŞMALAR "Toplumlar aptalların verebileceği zararları anlayabilseler , sistemlerini ona göre düzenlerler." Aptal Olasılık belirleme yeteneğini düşük olan insana genel kullanımının aksine geç anlayan, gerizekalı, salak, alık, ahmak, cahil, zeka özürlü vb. anlamlarına gelmez. Aptal bir insan üniversite mezunu yada bir yerde yönetici, idareci vs. olabilir. Aptal demek basit olguların sonucunda çıkabilecek olasılıkların bir çoğunu anlayamamak ve ona göre davranamamaktır. Aptallık ise bu aptal davranışların sonucunda meydana gelen zararlardır. "Aptallığın ne olduğunu anlamak bile iyi bir başlangıçtır."Cehalet, zeka, ve eğitim seviyesi artıkça aptal olma veya aptallık yapma olasılığı azalır ama bu cahil olmayan, zeki ve eğitimli birisinin aptal olmayacağı yada aptallık yapmayacağı anlamına Paradoksu Nedir ? Aptal Paradoksu Aptalların aptal olduğunu anlayamaması farkında olamaması , aptal olmayanların aptalların verdiği zararı anlayamaması farkında olmamasıdır. Toplumda insanlar genellikle kendi maddi düzeylerinde, kendi lisans düzeylerinde, kendi yaş gurubu düzeylerinde, kendi zeka ve dünya görüşü çerçevesinde daha çok zaman geçirirler. Bu da defakto gerçekte olan algılanmasını güçleştirir. Örneğin bir doktorun çevresinin büyük çoğunluğu doktor, sanayi ustasının çevresi sanayi ustaları oluşturur. Bu da gerçekte olan büyük resimdeki yani toplumdaki çoğunluğu oluşturan aptalların algıda fark edilmeyip sayılarının düşük olduğu, kısa süreli karşılaştığımız insanların çoğunun normal olduğu ilizyonunu bu konuya ilk değinmiş olan Aristoteles'dir. Aristoya göre aptal sorununun en güzel örneği herkesin eşit oya sahip seçimlerin sonuçlarının hiç bir zaman sadece zeki insanların seçimlerinin sonuçları ile uyuşmaması üzerine söyledikleri demokrasi anlayışı ile karşılaşıyoruz. Aptal olanın bile iyiliği için aptallara seçme ve seçilme hakkı verilmemesi tüm toplum için daha faydalı olacaktır. Aptal Etkisi Nedir ? Aptal etkisi Bir etki sonucu öngörülebilen tepkilerin dışında, aptalların neden olacağı sapmayı hesaba katmamaktan ortaya çıkan durumların verdiği zararlardır. Eğer ki normal bir insan ilk defa karşılaştığı bir işi sorunu, durumu, problemi... 1 günde yapabiliyor ise, aptal bir insan aynı işi çok daha uzun sürede yada çok daha fazla enerji harcayarak yada çok fazla hata yaparak tamamlayacaktır. Aptal Etkisi Mesela bunu ekonomiye uyarladığımızda bir ürünün yada hizmetin olması gerektiğinden daha fazla talepe veya daha fazla fiyata sahip olması sonucunda toplamda verdiği zararlardır. Yada yeni çıkan bir ürünün öngörülenden daha fazla sayıda yanlış kullanılması sonucunda arızalanması ve teknik servise gelen arızalı ürün adedinin tahminlerin çok üstünde olması gibi durumlardır. "Toplum için en zararlı insanlar aptal olanlardır." Şimdi bir örnekle açıklayalım, örneğin mega şehirlerin trafik sorunu her geçen gün büyümekte. Çoğu yollar tek yön şeklinde düzenlenmekte. Örneğin girişi olmayan yol işaretini bilmeyen ve bu bilginin kendisine ne fayda sağlayacağını anlayamayan, bu küçük ayrıntının bile büyük resimde ne karşılığı olabileceğini fark edemeyen aptal bir insan, "- Yolda boş görünüyor şuradan gideyim." diye tek yönlü yola ters yönden girdiğinde trafiği bir iki dakika bile tıkasa, o sırada doğru yönden gelen insanların duraklamasına yol açarak, normalden daha fazla yakıt ve zaman kaybetmesine, aracın ömründen bir dem de olsa fazladan azalmasına neden olacaktır. Bu küçük görünen zararı hesaplayıp tüm ülkedeki aptallarla çarparsak boşa harcanmış yakıt miktarı bile zararın ne kadar büyük olduğunu ortaya koyacaktır. Daha fazla yakıt israfı, dolayısıyla arzı ve fiyatları daha fazla tetikleyip buna bağlı her türlü ürünü çok azda olsa pahalılaşmasına etkisi Aptal Etkisi olur. Ayrıca çok azda olsa çevreyi de daha da fazladan kirlenmesine sebep olur. Bu kirlenme gün gelir tüm dünyaya dert olur. Bu çok az görünen oranlar bile toplumların aptal sayısı ile çarpıldığında her şeyi nasıl etkilediği daha net anlaşılabilir. Ancak zeki bir kişi en baştan sürücü belgesi alırken, nasıl olsa hayatın bir yerinde bunlar lazım olur diye eğitime önem verip bu küçük hataları yapmayarak hem kendi kazanır hem de topluma dolaylı olarak faydası olur. Temsili örnek çok değişken durumlar için Aptal Kuramı Nedir ?Bir "aptal", muhtemelen onu "daha büyük bir aptala" satabileceği ve kâr edebileceği varsayımıyla, aşırı fiyatlı bir varlık için ödeme yapabilir. Bu, yalnızca varlık için daha yüksek fiyatlar ödemeye istekli yeni "daha büyük aptallar" olduğu sürece işe yarar. Sonunda, yatırımcılar fiyatın gerçeklikten koptuğunu artık inkar edemezler; bu noktada bir satış, fiyatın gerçeğe uygun değerine yaklaşana kadar önemli ölçüde düşmesine neden olabilir. Bilimsel Olarak Aptallık Nedir ? Aptal Kime Denir ? Dâhi deha diye nitelendirilen insanların, tarih boyunca bu konuya dikkat çekmesine rağmen, şaşırtıcı bir şekilde bu konuda yapılmış araştırma ve bilimsel çalışma sayısı son derece azdır. Kaynaklarda bulunabilen bazı tanımları incelediğimizde; "Kendisi için bir fayda beklentisi olmadan, hatta çoğu zaman kendine de zarar vererek davranışları ile başkalarının zararına neden olan kişiye Aptal denir." 1922-2000 yıllarında yaşamış, İtalya ve ABD'de İktisat Tarihi dersleri vermiş bir akademisyen olan Prof. Carlo M. Cipolla, “Allegro Ma Non Troppo” adını verdiği çalışmasında “Aptal”ı böyle tarif ediyor. Prof. Cipolla burada, "Aptal"dan çok "Aptallık" ile, aptallığın ne olduğundan çok onun sonuçları ile çıkarımda bulunuyor. Aptalı, aptallığını yapmadan önce tanıyabilmemize ve önlem almamıza dair bir yön göstermiyor. Aptalın adını ancak kendine ve diğerlerine aptallığı ile zarar verdikten sonra ortaya çıkarıyor. Aptallığın başka bir tanımı ise literatürde "Bir kişinin yeteneklerini ve bilişsel kapasitesini optimal olarak kullanımda gösterdiği beceriksizlik." olarak tanımlanıyor. Bu tanımda aptallığı tam olarak kapsayan bir açıklama getirmiyor. Örneğin, türlü nedenlerle gündelik hayata uyum gösteremeyen veya göstermek istemeyen kişilere aptal demek yanlış olacağından, aptal ile aptallık yapmayı ayırt edecek nitelemeleri tam Musil’e göre aptallık "Zekâ eksikliği değil, daha çok duygu hatasıdır, üstelik tam olarak kavranması imkânsızdır". Elbette bir de kitlelerin ve kalabalıkların engellenemez aptallığı söz konusudur. Aptallık, insanlık durumunun ayrılmaz bir parçasıdır. Tanımlarda geçen hiç bir tarifin aptal ile aptallık arasındaki farkı kapsayıcı ve net bir şekilde ifade edemediğinden oluşan çelişkiler anlam karmaşasına neden olmakta ve bu bağlamda aptalların yol açabileceği zararların anlaşılmasını tam Aptallık ve Zeka Arasındaki İlişkiTDK Zekâ İnsanın düşünme, akıl yürütme, objektif gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamı, anlak, dirayet, Aptal Zekâsı pek gelişmemiş, zekâ yoksunu, alık, ahmak, alık salık Tabiki taşıması gereken mânanın bu şekilde tanımlanması olanaksızdır." IQ derecesi veya eğitim yalnızca bir referanstır "Aptallık ve Zekâ birbirine bağlı spektrumun iki ucu gibi düşünülsede aslında bileşik değil kesişen olgular olarak ele alınması gereken kavramlardır. Güncel bilimsel araştırmalar bu görüşü farklılığının nedenleriIQ derecesini belirleyen çeşitli faktörler vardır. Zekâ farklılığının %30’u, içinde yetiştiğiniz koşullardan, örneğin beslenme ve eğitimden kaynaklanır. Genler ise iki insan arasındaki farkın %40’ından sorumludur. Kitap okumak, çeşitli sorunları çözmedeki tecrübe, yaşanılan çevre, alınan eğitim gibi unsurlar zeka katsayısını farklılıklar beynimizdeki bağlantılarda kendini gösterir. Daha zeki beyinlerde nöronların arasında daha verimli bir ağ bağlantısı olduğu izlenir. University of the West of England’dan Jennie Ferrell, bu bağlantıların bir insanın kısa süreli “faal” belleğinin nasıl kullandığını belirlediğini ileri sürüyor “Bu nöral bağlantılar, verimli zihinsel bağlantıların kurulmasında biyolojik bir temel oluşturur.”"Aptallık sadece düşük IQ sonucu değildir."Düşük zekaya sahip olanların çok büyük oranda da aptal olması, toplumda normal veya yüksek zekalıların aptal olmayacağı yanılgısı oluşturmuştur. Tabi ki zeka seviyesi artıkça aptallık yapma oranı önemli ölçüde düşmektedir lakin aptal olmak ile aptallık yapmak farklı şeylerdir. Mantıksız, saçma, budalaca davrananların veya saçma kararlar verenlerin hepsi düşük IQ’lu değildir. IQ testlerinden yüksek bir puan almanız sizin aptallık yapmayacağınız anlamına seviyesinde zeki olan kişilerde aptallığa rastlanmaması da araştırılması gereken bir konudur."Yalnızca iki şey sonsuzdur; evren ve insanların aptallığı. Ancak ilki hakkında kuşkularım var." Einstein bu sözleriyle aptallığın sınırı olmadığına işaret ederken, Amerikalı yazar Harlan Ellison aptallığın ne kadar yaygın olduğunu şöyle ifade ediyor "Evrende iki şey çok boldur; hidrojen ve aptallık."Einstein ve Ellison’ı bu kadar rahatsız eden aptallığın zekâ derecesiyle, özellikle IQ ile hiçbir bağlantısının olmadığı anlatmaya çalışmaktadır. Zeki bir insan aynı anda çok aptal da olabilir. "Yönetim biçimi ne olursa olsun sitemini âdil ve aptal insanın aptallık yapmasını mümkün olduğunca engelleyecek şekilde kuranlar, muasır medeniyetler seviyesinde yaşayacaklardır."Pareto ilkesi ile bakıldığında bir popülasyonun kabaca %20 ağır aptal %20 aşırı aptal %20 aptal %20 normal %20 zeki olarak karşımıza çıkar. Başka bir değişle herhangi bir insan topluluğunun %60 aptaldır. R. Oksay derlemesi 2013"Bir insan ne kadar zeki ise, aptallığının sonuçları o kadar yıkıcı olur."Princeton Üniversitesi’nden bilişim uzmanı Daniel Kahneman, insan davranışları konusundaki çalışmalarıyla Nobel Ekonomi Ödülü’ne hak kazanmıştır. Kahneman tezine kadar insanların doğuştan rasyonel oldukları varsayılıyordu. Oysa Kahneman ve meslektaşı Amos Tversky, bunun tam tersini iddia etti. Kahneman ve Tversky’ye göre insanlar bilgiyi işlerken, beyin iki farklı sisteme erişir. IQ testleri bunlardan yalnızca birini ölçer. Bu da sorun çözümünde bilerek, isteyerek yapılan işlemdir. Oysa günlük yaşamda insanların normal tepkileri büyük oranda sezgilerinin Zihinsel kısa yollar kontrolü altındadır. Bu sezgisel mekanizmalar insanlara yaşamsal avantajlar sağlar. Bilgi çokluğu karşısında karar vermekte zorlanan insanlar bu mekanizmalar yardımıyla kendilerine bir çıkış yolu bulur. Bunlar sıra dışı olayları kalıplara uydurma, doğrulama eğilimi ve belirsizliğe direnme gibi bilişsel eğilimlerden oluşan bir stratejidir. İnsanlar, ilk çözümün, çözümlerin içinde en iyisi olmadığını fark etmiş olsalar dahi, kısa yoldan ilk çözümü kabul etme sınavı başarı ile geçen bu mekanizmaların hepsine toplu olarak "höristik stratejiler-zihinsel kısa yollar" denir. Başka bir deyişle bu, sorunun çözümünde gereksiz detayları elemine ederek kısa yoldan çözüme ulaştıran bir stratejidir. Ancak zihinsel kestirmeler, muhakeme yeteneğimizi tümüyle ele geçirirse, mantık tamamen rayından çıkabilir. Böyle durumlarda aptalca davranışlara zemin hazırlanmış olur. Ferrell bunu şöyle açıklıyor "Kestirme yollara sapma eğiliminin IQ ile bir ilgisi yoktur. İnsan aptallığını anlamanın bir yolu da bu kestirme yollara sapma eğilimini ölçen testtir."Toronto Üniversitesi’nden bilişim uzmanı Keith Stanovich, rasyonellik katsayısı RQ adını verdiği bu testi geliştirmeye katsayısıDoğal olarak yüksek rasyonellik katsayısına sahip olup olmadığınızı belirleyen faktörler nelerdir? Stanovich’e göre RQ, IQ’dan farklı olarak, genlere veya çocukluktan gelen çevresel koşullarına bağlı değildir. Her şeyden önce RQ, insanın kendi bilgisinin doğruluğuna değer biçebilme yeteneğidir. Yüksek RQ’ya sahip insanlar, kendi farkındalıklarını güçlendirmişler ve bu bilgi dağarcığının kendilerini düze çıkartacağına rayından çıkartan etmenlerStanovich farkındalığı güçlendirmeye yönelik en basit yaklaşımlardan birinin, nihai karara varmadan önce sezgisel çözümü, tam karşıtı ile karşılaştırmak olduğunu söylüyor. Böylece bildikleriniz ve bilmediklerinize ilişkin daha net bir farkındalığa sahip Ferrell ise Stanovich den farklı olarak; doğal olarak yüksek RQ’ya sahip insanların bile kontrolleri dışındaki koşullar altında aptalca kararlar verebileceğini bir diğer tetikleyicisi de duygusal dalgalanmalardır. Üzüntü ve endişe, aktif belleği bulandırıp fiili durumu değerlendirmede yetersiz kalmasına yol açabiliyor. Bu yetersizliği gidermenin de en yaygın yolu, zihinsel kısa yollardan birini seçmektir. Başka bir deyişle höristik stratejiden medet + Aptal İnsan ParadoksuHem zeki hem aptal insanların paradoksu ; Bir insan hem zeki, hem de aptal olması nasıl açıklanabilir ? Aptallığın tarihi konusunda çalışmaları bulunan Hollandalı Matthijs van Boxel, gözlemlerine dayanarak yüksek IQ’lu insanların yaptığı aptallıkların çok yıkıcı olduğunu söylüyor. Bunun nedeni, zeki insanlara daha fazla sorumluluk yüksek IQ’lu insanların yaptığı aptalca hataların etkisinin en fazla de mali çevrelerde hissedildiğini söylüyor. Şu anda standart bir RQ testi, zihinsel kısa yol tuzağına düşme eğilimi taşıyan kişilerin yönetici olarak seçilmelerini engelleyebilirdi. Ama böyle bir test henüz standardizasyon aşamasını geçemediği için kullanıma hazır Boxel insanların geçmişte yaptıkları aptallıkları gelecekte de tekrarlamamaları için herkesin özellikle de iktidardakilerin ve en zekilerin kendi zayıflıklıklarını büyük bir alçak gönüllülükle kabul edip, ne bilip ne bilmedikleri konusunda farkındalıklarını güçlendirmelerini tavsiye ediyor. Aptallık Kalıtımsal mıdır, Yoksa İnsan Sonradan mı Aptal Olur ?Zekâ farklılıklarının nedenleri konusunda aptallığı bir faktör olarak kabul eden bugüne dek şu varsayımlar geliştirildiGenetikçi Nörolog Richard Lynn "IQ ve Küresel Eşitsizlik" 2010 adlı kitabının bir bölümünde özellikle Avrupa ülkelerinde yapılan araştırmalarda ülkelerin eğitim ve IQ değerleri araştırılmıştır. Çıkan sonuçlar incelendiğinde zekanın her şey üzerinde etkisi olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Aptallık ve zeka arasında doğrusal bir bağlantı bulunsada, çok değişken etmenlerin bulunduğu karmaşık denklemleri tek düze sonuçlara varmak Üniversitesi Psikoloji Profesörü Dr. Brian Nosek muhafazakar ideolojilerin insanların içinde yaşadığı dünyayı ve bu dünya ile ilgili sorunların çözümlerini çok basite indirgediği yalınlaştırdığı için daha düşük kognitif kapasiteye sahip insanlarca çok daha kolay kabullenildiğini söylüyor. Örneğin Zeka = Yüksek GSMH = Refah toplumu, sürüklenme genetic drift evrimsel sürecin temel mekanizmalarından biridir. Doğal seçilimden farklı olarak, bir popülasyon içerisindeki genetik yapının adaptasyon olmadan, tamamen şans eseri olarak değişmesidir. Daha çok küçük popülasyonlarda etkilidir; büyük populasyonlar ise matematiksel olarak etkilenmezler, çünkü tesadüfi olayların etkisi azdır. Bu fikri savunanlardan biri olan Stanford Üniversitesi’nden Gerald Crabtree, zekâmızın sürekli olarak mutasyon geçiren 2000-5000 gene bağlı olduğunu ileri sürüyor. Uzak geçmişimizde zekâları alt düzeylerde seyreden atalarımız, genlerini bir sonraki nesle miras bırakma şansını yakalayamadan aramızdan ayrılmış olabilir, fakat Crabtree’ye göre, insan topluluklarında işbirliğinin gelişmesi sayesinde zekâsı düşük insanlar daha başarılı olanların sırtından geçinerek hayatta kalma şansını elde edebilirler. Bu koşullarda MÖ 1000’li yıllarda yaşamış herhangi biri günümüzün en zeki, en bilgili kişisi olabilir Trends in Genetics, vol 29, p 1.Uzak geçmişimizdeki atalarımızın zekâsı hakkında bir tahmin yürütmek zordur ve aslında ortalama zekâmız yakın geçmişimizde az da olsa artış göstermiştir. Bu fikri savunan University of York’tan psikolog Alan Braddeley, görüşlerini şöyle dile getiriyor “İnsan düşüncesinin tek boyutu IQ ölçümleri değildir. Henüz aptallık, bilimsel bir terim değildir. Pek çok zeki insanın aynı zamanda aptal olduğunu da görüyoruz .” Her şeyde olduğu gibi aptallıkta da genetik faktörler büyük ölçüde etkilidir. Aptallık nitelikleri sonraki nesillere çok genli bir yapıda aktarılır. Bu nedenle nesiller arasında aptallığın aktarılma mekanizmasını takip etmek oldukça zordur. Tabi ki bu zeki anne babanın aptal çocukları olmayacağı anlamına gelmez. Yada tersi düşünüldüğünde aptal bir sülaleden dâhi bir çocuk çıkmayacağı anlamına da gelmez. Kalıtımsal altyapı, uygun çevresel koşullarda öğrenme ile gelişip aptallık belirgin bir şekilde ortaya çıkar. Bu potansiyel, bazı kişilerde uzun süre kendini göstermeden saklı kalabilir. Bu saklı aptallık potansiyeli, bilinçaltına itilen travmatik duyguların bilinçli davranışlarımızı etkilemesine benzer bir şekilde yaşantılarımızı etkiler, yüzeye çıkmak için fırsat kollar, alttan baskı yapar, hiç beklenmedik bir anda şaşırtıcı bir aptallık olarak ortaya çıkar. Ama mutlaka çıkar !Aptallık Tedavi Edilebilir mi ? Aptal bir insanı, normal bir insan seviyesine ulaştırmak mümkün olabilir mi yada aptallığın bir çözümü var mı ? Henüz bilim bu konuda yeterince ilerleme gösteremesede zamanla insanoğlu bu konunun önemini anlayacak ve gelişimini ona göre düzenleyecektir. Ancak eldeki imkanlarla yapılması gereken mevcut sistemlerin aptallığın verebileceği zararları minimize ederek şekilde düzenlenmesi herkesin faydasına olacağı ortadadır. Aptal etkisini seçme özgürlüğüne uyarladığımızda, sistemlerini adalet mekanizmasının düzgünlüğü ve aptalların verebileceği zararları minimize etmeye yönelik önemleri almayanların muasır medeniyetler seviyesine ulaşmasını beklemek bile büyük bir aptallıktır. Eğitim, aptallığı ortadan kaldırmasada , eğitim sistemi düzgün olan ülkeler aptalların aptallık yapmalarını azaltacağı için toplamda büyük kazançlar elde Dereceleri Var mıdır? Aptallık Derecesi Ölçülebilir mi?Aptallığın dereceleri vardır. Her insanda bir aptallık faktörü veya derecesi vardır, ve bu faktör her zaman insanın kendisinin olduğunu düşündüğünden daha büyüktür. Giancarlo LivraghiAptallıkları, arızi aptallıklar, kronik aptallıklar olarak başlangıçta genel iki ana kategoriye aptallık Bazı durumlarda içinde bulunulan şartlar anlık olarak istem dışı oluşur ve öyle parametreler aynı anda etkiler ki , kişi aslında karakterine, birikimine, deneyimine uymayacak şekilde bir aptallık hata yapar. Kişi tarafından aynı koşullarda aynı aptallığın sonucunun hata olduğunu anlaması ve bundan bir ders çıkarması ile sonuçlanıyorsa bu arizi aptallık En çok rastladığımız halde, sadece çok az insanın zararlarını fark edebildiği, yaşamın her anında defalarca yapılmasına tanık olduğumuz ve yapıldığında öfkeye kapıldığımız aptallık türüdür. Bu aptallık türü aslında insan karakterinin doğal özelliklerinden birisidir ve kişiliğimizin temellerini oluşturmaktadır. Toplumun çoğunluğu şimdiye kadar bu aptallık türünü teşhis ve engellemeye yarayan otomatik bir mekanizma oluşturmaktan ziyade, işin kolayına kaçıp tersine bir yol tutturmayı tercih etmiş ve adeta aptallığın devamını garanti altına almayı ister bir tavır sergilemiştir. Aptallıktan mı Cehalet Çıkar, Cehaletten mi Aptallık ? Cahil Bilmediğini bilmeyen. TDK Cahil Öğrenim görmemiş, okumamış. Tabiki cahilin bu tanımla alakası yoktur , okumamışa yani öğrenim görmemişe Ümmi denir "Tüm cahiller aptal değildir ancak aptalların çoğu cahildir." Aptalların çok büyük oranda da cahil olması , cahillerin hepsinin aptal olduğu anlamına gelmez. Dolayısıyla eğitim sistemini adil ve düzgünce kurulması cehaleti azaltacağı gibi aptalların sistemlerde üstlere çıkmasınıda zorlaştıracaktır. Bunun için belirleyici unsur olan adaletli sistemlerdeki bireyler torpil bulmalarına gerek kalmadan sadece çalışarak bir şeyleri başarabileceği zeminde olmalıdırlar."Bir ülkeye düşmanından daha fazla zararı cahil ve aptallar verir."Yakın tarih incelendiğinde sömürgeci zihniyetin, kendisi dışındaki toplumların lisanlarında aptal ve cahil kelimelerinin taşıması gerektiği anlamların dışında kullanılmasına yönelik yaptığı ve yapmaya çalıştığı değişiklikler de dikkat çekicidir. Aptalların Ortak Özellikleri Nelerdir ?Quoradaki bir tartışma zincirinden alınan ve bilimsel kanıtlarla desteklenen sonuçlar analiz edildiğinde;"Aptalla tartışmanın size öğreteceği ilk şey aptallarla tartışmamaktır"Tüm aptallarda bulunan belirleyici, ayırıcı ve dışarıdan kolayca anlaşılabilen tek bir ortak özellik yoktur. Ancak aptalların büyük çoğunluğunda; önyargılı olmak, olasılık algılaması ve analiz yeteneği düşük, bilmediğini fark edememek ve bilmenin faydasını algılayamamak, pratiklikten uzak olmak, büyük resmi ve kelebek etkisini kavrayamamak, mizah güdüsünün gelişmemiş olması, başkalarının yaptığı hatalardan ders çıkaramamak, farkındalık eksikliği, düşük zeka, cahiliyet, empati eksikliği, yeni fikirlere dirençli olmak, değişimden korkmak, bilmiyorum diye bir kavramı anlayamamak, mazeretleri cebinde olmak, bağımsız gibi görünen kavramları bağdaştıramamak gibi kavramlar en sık rastlanılan özelliklerdir. Teknoloji ve Aptallık Teknolojinin ve özellikle sanal dünyanın gelişmesi, aptalı ve aptallığın zararlarının ortaya çıkmasını kolaylaştırmıştır. Global şirketler aptallık potansiyelinin farkında oldukları için bunu kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilmektedirler. Bunun en kolay anlaşılabilir örneğine sosyal medyanın, aptal insanları nasıl kendi öyle düşünüyor ve istiyormuş gibi davranmaya yönlendirdiğinden çıkarım yapılabilinir. Örneğin bilgisayar dünyasında bulunan yazılımların kırığının hiç bir zararı olmadığını düşünerek kullanmak ve bunun sonuçlarını anlayamamak bir aptallıktır. Hiç kimse dünya barışına hizmet etmek ücretli satılan bir yazılımı size bedavaya vermeyecektir. Bu kırık yazılımlar çeşitli görevler için kullanılacaktır. En basitinden tarayıcı anasayfanızı değiştiren küçük bir kod bile içerseler, bilgisayarınızın derinlerinde bu zararlı yazılımlar olduğu müddetçe bilgisayarınızın ve internet hızınızın sürekli bir biçimde yavaşlamasına sebep olur. Bu ufacık fark bile sizin bilgisayarınızın daha çok ısınmasından, daha fazla elektrik harcamanıza, zaman ve enerji kaybetmeniz başta olmak üzere bir çok sorunu da beraberinde getirir. Bu zararlılardan kurtulmak için bilgisayarınıza format attırıp yine aynı kırık programları yüklemek ve farklı sonuç beklemek ise aptal etkisini ortaya çıkarmaktadır. Trafik ve Aptallık Trafik saklı kalmış aptallığı ortaya çıkartmada oldukça etkin bir kavramdır. Çünkü karar verme zamanı kısaldıkça aptallığın ortaya çıkması kolaylaşır. Trafikte en önemli olgu takip mesafesi ve önceden harekettir. Aptal bir kişi sürekli aynı zorlukları yaşasada, önce kendisine sonra etrafına zarar verdiğini anlayamaz. Aptal bir kişi basit olguların sonucunda çıkabilecek olasılıkların bir çoğunu anlayamadığından trafik gibi çok etkileşimli durumlarda kendisine ve çevresine fayda getirecek davranışı sergileme olasılığı düşük olacaktır. Karar vermek için gereken zaman kısaldıkca aptalın doğru olasılığı seçip ona göre davranma şansı azalacağından, sürekli etkileşim içinde bulunulduğu ve sayısız olasılığın gerçekleşmesi muhtemel olan trafik gibi durumlarda, aptallığın beklenmedik zamanlarda beklenmedik şekillerde ortaya çıkmasına neden olur. Örneğin her gün evden işe , işten eve arabayla ulaşım sağlayan birisinin, yoğun saatlerde sıkışan yolların alternatiflerini değerlendirmemesi veya bu değişikliğin kendisine ne gibi avantajlar sağlayacağını anlayamaması aptallıktır. Mesela her gün aynı yolu kullanan birisi, çok şeritli bir yolda ilerde olan döner kavşakta sola dönüşler yüzünden yolun tıkandığını ve kendisi düz yada sağa döneceği halde, son ana kadar sol şeritte kalıp, öndeki araca fazla yaklaşıp manevra alanını kısaltarak , o sıkışıklığa fazladan dahil oluyor ve bu olayı sürekli yaşıyorsa aptallığının farkında değildir ve topluma sürekli zarar vermektedir. Aptal olmayan birisi hiç bilmediği yolda bile giderken önceden gideceği yöne göre tedbirini alıp duruma göre şeridini önceden belirleyip hatta gerekiyorsa her an öndeki kalabalıkta bir sıkışıklık olursa sağa yada sola manevra yapacak kadar öndeki ile mesafe bırakıp ilerlemeye devam eder. Zeki bir insan bunu düşünmeden kendiliğinden gerçekleştirir ve kendi kazanır. Aptal bir insan ise her gün sürekli aynı zorluğu yaşasa bile davranışlarında değişiklik olmaz. Trafikten varsayımsal bir örnek daha verelim. Mesela önünde giden bir otobüsün sinyal vererek az sonra durağa yaklaşacağını anlayamayan bir aptal, takip mesafesini değiştirmeyecek ve durakta duran otobüsün arkasında takılarak trafiği sıkıştıracak ve bir de üstüne burada durak mı olur diye söylenmeye başlayacak ve arkasında gelenlere ani fren yaptırıp fazladan yakıt, zaman ve çok azda olsa aşınmış araç bırakacak dolasıyla çevresine zarar verecektir. Ancak akıllı bir insan takip mesafesini artıracak, otobüs durağa yanaşınca arkasında takılmadan yanından geçerek trafiği rahatlatacak ve önce kendisine sonra yaşadığı topluma faydası olacaktır. "Sadece aptal olmayanlar, aptalların verebileceği zararları anlayabilir." Çok basit bir hesap yapalım. Bir ülkedeki toplam otomobil sayısının 20 milyon olduğunu kabul edelim. Trafikteki aptallar yüzünden bu araçlar günde ortalama 1 $ fazla yakıt yaksın. Tamamda 20 milyon dolar her gün boş yere israf edilip ülkeyi zarara uğratır. Bu para her gün bir vatandaşa verilse ülke zenginden geçilmez. Ufacık bir ayrıntı bile topluma nasıl etki edebilir. Kaldı ki aptalların verdiği zararlar her konuda hesaplansa dünyadaki israf edilen miktar bile tüm insanoğlunun rahat içinde yaşamasına yeter. Aptal Ve Aptallık Nedir ? Aptal Ve Aptallık Ne Değildir ? "Aptallık dış etkenlere karşı son derecede dirençlidir."Hiç kimse aptallıktan tam olarak kurtulmuş değildir, yine hiç kimse tam olarak aptal da değildir. Eğer iyi bir tanım yapılabilirse bu tanıma dayalı ölçüm yöntemleri de geliştirilebilir bu bağlamda aptallığın verebileceği zararlar önceden tahmin edilmesi ve önlem alınması kolaylaşabilir. Aptallık somut bir zihin hali olsaydı ölçüm yapmak daha kolay olacaktır ancak daha çok görece ve çok etmenli bir kavram olduğundan bu ölçümü yapmak hatta bu ölçüm metodunu geliştirmek bile oldukça zordur."Aptallık, insanın olasılık belirleme yeteneğinin düşük olması halidir." Örneğin arabasını nasıl olsa arka boş diyerek öndeki kaldırıma fazla yaklaştıran birisi kısa süre sonra arkasına başka bir aracın daha park yapabilecek ve çıkarken bu durumun kendisini zorlayacak olabileceğini algılayamayan kişi aptaldır."Aptal her şey ortada olsa bile sonucu anlayamayan kişidir."Sonu sürpriz ve bilinmeyenler ile biten bir filmi zekiler filimin başından itibaren olasılıkları algılarken , normaller film bitince ne olduğunu ve mesajı algılarken, aptallar hiç bir zaman aslında söylenenin dışında da iletilmek istenilen mesajlar olduğunu anlayamazlar ama film hakkında bir çok fikirleri vardır."Aptal kendine verebileceği zararları anlayamaz."Örneğin bir araba satın alan birisi, her arabanın farklı olduğunu ve yanında verilen kullanma kılavuzunun içerisinde yazanların çok önemli olduğunu önemsemez, daha da aptal olanlar bu kitapçığın arabayı satarken bir değer katacağını alıgılayamaz ve bu gibi argümanları çöpe atar. Sonuçta otomobilini satarken belki çok belki de az bile olsa bu ayrıntıların zararını kendisi görür."Aptallığın derecesi artıkça olasılık algılaması düşer."Örneğin bir cep telefonu satın alan birisi, normalde ürünün garanti zamanının olduğunu ve bir sorun olduğunda faturasını belirtmesini gerektiğini hatta bazı durumlarda kutusunu ve diğer aksesuarları bile iade ederek kendisine gelebilecek zararları faydaya dönüşebileceğini bilir ve ona göre davranır. Ancak aptal birisi faturasını genelde kaybeder , kutusunu atar sonuçta bunlar gerektiğinde kendisi zarar görür ama aynı hatayı yapmaya devam eder."Akıllılar toplanınca toplam akıl artmaz, aptallar toplanınca toplam aptallık artar"Aptallık hemen her gün karşımıza çıkan bir zihin durumudur. Bu zihin durumu insanlarda geçici veya kalıcı olarak bulunabildiği gibi, bazı durumlarda bulaşıcı bile olabilir. Yani aptal bir insan çevresindeki zeki insanları aptal yapmaz ama aptallık yapmalarına sebep olabilir."Aptal, aptal olduğunun farkına varabilse zaten aptal olmazdı."Özellikle teknolojinin hızla gelişiyor olması iş dünyasında bulunan yöneticilerin saklı aptallık potonsiyelinin anlaşılamaması, çalışanlara daha fazla yük binmesine yada şirket verimliliğinin azalmasına neden olur ki bu gizli aptallık potansiyelini gözardı eden veya ilk başta işe alımlarda bunu göz önünde bulundurmayan şirketlerin geçmişe yönelik aptal etkisinden kaynaklanan kayıplar hesaplana bilse olayı daha net algılamak mümkün olurdu. Yani aptal bir kişiyi vasıflı bir işe getirmek bile kaybetmeyi önceden kabullenmek kadar önemli sonuçlar çıkarır."Aptallığın sınırı yoktur"Aptalı aptallık yapmadan anlamak çok ciddi ve zorlu bir iştir. Tüm etmenleri ayrıntıları net bir şekilde bilmek gerekir. Aptallık, salaklıktan ve gerzeklikten farklıdır. Salaklık; olaylar arasındaki mantıksal ilişkiyi kuramamaktır. Gerzeklik ise isminden de anlaşılacağı üzere gerizekalılıktır ve biyolojik bir sorunu tanımlar. Fakat gündelik hayatta bir çok insan kavram karmaşası içinde salaklara aptal, aptallara gerzek diyebilmektedir."Hataların sürekli tekrarı, aptallığı daha kolay ortaya çıkarır."Aptallık zihindeki bir boşluk izidir. Bir çok edinimden biriyle veya pratik ve zihinsel tüm edinimlerle ilişkisi olabilir. Bir insanın her kısmi aptallığı, uyanış evresindeki kasların hareketinin özendirileceği yerde engellendiği bir noktaya işaret eder. Engellenmeyle birlikte o örgütlenmemiş ve beceriksiz girişimlerin beyhude tekrarı zihinsel olarak başlar. "Aptal öngörü yeteneği düşük olan insandır."Kelebek etkisi, bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen addır. Kelebek etkisi zamanla çığ etkisine dönüşebilir. Çığ etkisi, verideki en küçük değişiklik, sonuç değerinin yarısından fazlasının değişmesine neden olmasına verilen isimdir. Kısaca önemsiz görünen ayrıntıların bile analiz edildiğinde, zamanla neleri etkilediği ve bir bumerang gibi geri döndüğü toplamda geri çevrilemez büyük sonuçlara neden olabileceği gibi konuları aptalların algılamaması ve ona göre davranamaması sonucunda kendisine ve çevresine zarar vermek olarak ortaya çıkar. Aptallıklar domino etkisi yapar ve küçük bir taş yıkmanın önemsiz olacağı düşünülsede , bu küçük taşlar zamanla daha büyük taşların yıkılmasına sebep olabilir."Aptallık göz ardı edilemeyecek kadar önemli ve ilginç bir konudur"Farklı bir açıdan yaklaşıldığında çok şaşırtıcı ve çarpıcı bilgilere ulaşılabilir. Aptallık bilimi, zeka kavramını daha derinlemesine kavramamızı sağlamasının yanı sıra, şu anda dünyayı yönetmekte olan çok sayıda "akıllı" sanılan insanın yaptığı aptalca hataların nedenlerini anlamamıza yardımcı olabilir. Böylece aynı hatalar yinelenmez ve sonuçta toplumlar ve insanlık kazanır. Carlo Cipolla Aptallığın Temel Yasaları Nelerdir? Carlo Cipolla bu konu ile ilgili araştırmalar yapmış ve aptallığın kitabını yazmıştır. Kısaca yaptığı araştırma da ; insanlar neden aptallık yaparlar, aptal nedemektir , topluma nasıl etkisi olur ... Bu konuları araştırıp kitabını yayınlamıştır. Lois fondamentales de la stupidité humaine Carlo Cipolla bir toplumu oluşturan insanları dört ana gruba ayırmış, niteliklerine ve etkilerine göre izah etmeye çalışmıştır. SAFLAR Yaptıkları olgulardan kendileri kaybeder ama başkaları bundan bir kazanç elde ediyor. Kendileri kaybediyor ama başkaları kazanıyor. Toplum sonuçta toplamda ne kazanıyor ne kaybediyor. ZEKİLER Hem kendileri kazanıyor , hem başkaları kazanıyor. Toplumları kazanıyor, insanlık kazanıyor. HAYDUTLAR Kendileri kazanıyor ama başkaları kaybediyor. Toplum kaybediyor. APTALLAR Hem kendileri kaybediyor hemde topluma kaybettiriyorlar. Carlo Cipolla araştırmaları sonucunda en tehlikeli olanların aptallar olduğu sonucuna varıyor. Bir örnek ile açıklamak gerekirse, mesela aptal olan birilerinin bir karar verirken herkes için anlaşılabilir sonuçları olduğunu kavrayamaması veya bir ürün alırken , satılan ürününün toplam edinme maliyetini anlayamaması ve olası sonuçlarına göre davranmaması ve aptalca hareket etmesi sonucu etkiye karşı bir tepki çıkmasına ve olması gereken dengenin istenmeyen tarafa yönelmesi sonucu olarak topluma zarar vermektedir. Aptal EtkisiAptallığın Temel Yasaları 0. Toplumda tahmin edilenden fazla sayıda aptal vardır . Yani toplum aptal sayısını gerçekte ne kadar düşünüyorsa , aslında ondan daha fazla sayıda aptal vardır. 1. Aptallık başka her tür özellikten bağımsızdır. Yani aptal olmak bir yerde yönetici olamaya, ağızı laf yapan biri olmaya yada futbolcu, dizi yıldızı vs. olmaya engel değildir. Herkes için bu özellik geçerlidir. 2. Aptallar umulmadık yerlerde ortaya çıkarlar Yani hiç beklemediğiniz işleri yapanlar bile aptallıkları hiç beklenmedik durumlarda ortaya çıkar. 3. Aptala, akılla karşı çıkılmaz. Çünkü hatalıda olsa , hatasını kabul edebilmesi ve anlayabilmesi gerekir ama aptal bunu yapamaz. 4. Toplum aptalların zarar verme potansiyelini küçümser. Bakınız yukarıdaki varsayımsal örnekler 5. Bütün toplumlarda aptal oranı aynıdır. Ama aptallara yetki veren toplumlar gerilemeye ve çökmeye mahkumdur. Yani bir toplum ekonomik yada ahlaksal olarak çökmüş diğeri aşırı gelişmiş olmasındaki tek fark adaletsiz yapılarından kaynaklanan aptallara yetki vermeleridir. Yoksa her toplumdaki aptal oranı aynıdır. Aptal Ve Aptallık Üzerine Meşhur Sözler... "Aptala malum olurmuş" değil, "Abdala mâlum olurmuş" biçimindedir. Aptal ≠ Abdal"Bilmeyen ve bildiğini zanneden bir aptaldır. Ondan ve bilmediğini bilmeyen bir cahildir. Ondan ve bilmediğini bilen bir öğrencidir. Ona ve bildiğini bilmeyen uykudadır. Onu ve bildiğini bilen akıllıdır. Onu izleyin. "* Aptalın , aptal olduğunu anlamıyorsan , sen daha aptalsın demektir. * Bir deli bir aptalı yorar, bir aptal bir toplumu yorar. Anonim * İki şey aptallık belirtisidir, söyleyecek yerde susmak, susacak yerde söylemek. Anonim * Aptal ata binmiş, bey oldum sanmış. Türk Atasözü * Öküzün önünde, eşeğin arkasında, aptalın her yanında tedbirli ol. Latin Atasözü * Bir keçiye önden, bir ata arkadan ve bir aptala herhangi bir noktadan yaklaşma. Atasözü * Parmakların Ay’ı gösterirken, aptallar parmaklarına bakar. Tibet Özdeyişi * Aptalın suskunluğunu bilgelik sanma. Latin Atasözü * Değişim rüzgarları esince aptallar duvar örer, akıllılar değirmen inşa eder. Çin Atasözü * Ancak aptallar suyun derinliğini iki ayağıyla birden kontrol eder. Afrika Atasözü * Ağaçtan maşa, aptaldan paşa olmaz. Türk atasözü * Bilgeler her şeyi bilmez, sadece aptallar her şeyi bilir. Afrika Atasözü * Gençler, bazı yaşlıların aptal olduklarını sanırlar, ama yaşlılar çoğu gençlerin aptal olduklarını bilirler. Anonim * Aptallıkla deha arasındaki fark, dehanın sınırlarının olmasıdır. Albert Einstein * Herhangi bir aptal bile, bilir ki mesele anlamaktır. Albert Einstein * Ahmaklar zamanı nasıl öldüreceğini, akıllılar ise nasıl kazanacağını düşünür. Alain * İnanılması en zor dedikodular, aptalların belleğinde en uzun süre kalanlardır. Alfred de Vigny * Akıllılar, sebepler konusunda tartışır; aptallar da karar verir. Anarchasis * Aptal bir şeyi 50 milyon kişi de söylese, o hala aptal bir şeydir. Anatole France * Eğer aptalca bir şeye 1 milyon kişi inanıyorsa, bu hala aptalca bir şeydir. Anatole France * Meleklerin adım atmaya korktukları yere aptallar koşa koşa gelir. Alexander Pope * İki şeyin sonsuz olduğunu biliyorum; evren ve aptallık. Aslında ilki konusunda çok da emin değilim. Albert Einstein * Herhangi bir aptal bir böceği ezebilir, fakat dünyadaki tüm bilginler birlikte bir böcek yapamazlar. Arthur Schopenhauer * Bilge insan kuşku doludur. Fikirleri değişir. Ahmak insan ise inatçıdır. Kuşku duymaz. Her şeyi bilir o, kendi cehaleti dışında. Akhenaton * Aptalları çoğu, sadece cahil olduklarını düşünürler. Benjamin Franklin * Ne kadar aptalsanız, o kadar şiddetle müdafaa edersiniz Bertnard Russel * Aptallarla asla tartışma, sizi önce kendi seviyelerine çekerler, sonra deneyimleriyle sizi alt ederler. Brad Slipiec * Ahmağa yüz, aptala söz vermeğe gelmez. Brave Man * Günümüzde, dünyadaki temel sorun, aptalların kendilerinden son derece emin, akıllıların ise daima şüphe içinde olmalarıdır. Bertrand Russell * Akıllılar hep kuşku içindeyken aptallar küstahça kendinden emindir. Bertnard Russel * İnsanlar bilgisiz doğar, aptal değil; eğitimsizlik ile aptal olurlar. Bertrand Russell * Aptalca bir şeyi milyonlarca kişi bile söylese , o yine aptalcadır. Bertnard Russel * Ayrı ayrı bakınca değer vermediğimiz kimselere biraraya geldikleri zaman değer vermekten daha büyük budalalık olur mu? Çiçero * Herkes hata yapabilir, ama ahmaklar hatalarına bağlı kalırlar ve bunu ölünce ye kadar sürdürürler. Çiçero * Ahmak, ışıkla alevi karıştırır ve kendisini her yakanı güneş sanır. Cenap Şehabettin * Herkes düşüncelerinde yanılabilir, ama aptallar bir türlü düşüncelerinden ayrılamazlar. Cicero * Toplumdaki aptallığın gücü, herkes tarafından ve her zaman kaçınılmaz olarak hafife alınır. Carlo Cipolla * Bilim ve sanat bir kuşun kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanan toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayan aptallar ise tavuk olur. Tavuk toplum, önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının geleceğinin alındığının farkında bile olmaz. Charles Darvin * Salak olabilirim ama aptal asla! Dansöz Asena * Gerektiği yerde izah etmeyen, gerekmediği yerde izah eden kişiye; aptal derler. Emile Alain * Aptala akıllıca konuşun, size aptal deyince şaşırmayın. Euripides * Dehanın sınırları olabilir, ancak aptallığın böyle bir sorunu yoktur. Elbert Hubbard * İnsanların çoğu aptaldır. Olağanüstü derecede aptal. Fyodor Dostoyevski * Tüm aptalları kendi tarafına topla, böylece istediğin herhangi bir seçimi kazanabilirsin. Frank Dane * Dünyayı aptal insanlardan kurtarın. Goril Koko * En büyük hırsızlar aptallardır, çünkü zamanımızı çalarlar. Goethe * Büyük tehlike, yarı aptallarla yarı akıllıların arasında yatar. Goethe * Aptallık sonuçlar çıkarma isteğinde yatar. Gustave Flaubert * Bir aptal utanacağı bir şey yaptığında, mutlaka yaptığı şeyin görevi olduğunu iddia eder. George Bernard Shaw * Ahmakla dostluktan çekin. Çünkü çok zaman iyilik edeyim derken, fenalık eder. Hz. Ömer * Evlat herkes aptaldır. - Ben hariç. Homer Simpson * Dünyada zeki insandan daha fazla aptal vardır. Heinrich Heine * Aptallar konuşurken var , dinlerken yok gibidirler. Herakleitos * Evrende iki şey çok boldur; hidrojen ve aptallık. Harlan Ellison * Yalnız aptallarla ölüler fikirlerini değiştiremezler. James Russel Lowel * Düşmanlarınızı affetmek bir büyüklüktür ancak onların varlığını unutmak aptallıktır. J. F. Kennedy * Düşüncelerle karşılaşınca, zayıflar korkar, aptallar karşı gelir, akıllılar karar verir. * Dünyaya gerçek bir dahi geldiğinde onu şu işaretten tanıyabilirsiniz. Tüm ahmaklar ona karşı birleşmişlerdir. Jonathan Swift. * Bilgili bir aptal, bilgisiz bir aptaldan daha aptaldır. * Asıl büyük tehlike, yarı aptallarla yarı akıllıların arasında yatar. Johann Wolfgang von Goethe * Bir aptalı yanıldığına inandırmanın en iyi yolu, onu kendi bildiğine bırakmaktır. John Billings * Celladını kurtarıcısı olarak gören bir toplum, kasabın bıçağını yalayan aptal danaya benzer. Karl Marx * Boş kafalı insanla, mütevazı insanı birbirinden ayırmak kolaydır ; Birinciler hep kendilerinden bahsederler. La Bruere * Aptal, aptal olduğunu anlayabilse aptal olmazdı.L. Kentoğlu * Bin tane kırmızıyı toplasanda bir mavi olmayacağı gibi , bin tane aptalı toplasanda bir zeki olmaz. L. Kentoğlu * Akıllılar toplanınca toplam akıl artmaz, aptallar toplanınca toplam aptallık artar. L. Kentoğlu * Aptal veya cahilden akıl alacağına git deliden akıl iste. L. Kentoğlu * Sadece aptallar merak etmez. L. Kentoğlu * Bir aptalın tahrip gücünü asla küçümseme. L. Kentoğlu * Aptalı ve aptallığı anlamak bile iyi bir başlangıçtır. L. Kentoğlu * Aptallarla tartışmaktan daha fazla zaman kaybı olan bir şey daha hatırlamıyorum. L. Kentoğlu * Her şeye doğru demek ahmaklıktır. Fakat her şeye yanlış diyen de zorbadır. Mevlâna * Aptala verilecek en güzel cevap susmaktır. Mevlana * Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim. Atatürk * Aptallığın başlıca görüntüleri şunlardır; sebepsiz darılmak, lüzumsuz konuşmak, tanımadan güvenmek. Madame Roland * Tanıdığım en aptal kişiler, her şeyi bildiğini zanneden kişilerdir. Malcom Forbes * Akıllılar aptallardan, aptalların akıllılardan öğrendiğinden daha çok şey öğrenir. Marcus Porcius Cato * Dünyada gerçek cehalet ve özenle yapılmış aptallıktan daha tehlikeli bir şey yoktur. Martin Luther King Jr. * Aptallık, her konuda verecek bir cevabı olmaktır. Bilgelik, her konuda soracak bir sorusu olmaktır. Milan Kundera * Talih aptalları akıllandıramayacağını anlayınca, onlara şanslı demiştir. Michel de Montaigne * Zalimlik aptallığın en kesin işaretidir. Marty Rubin * Bilgili bir aptal, cahil bir aptaldan daha çok aptaldır. Moliere * Cahil ve eğitimli kişiler arasındaki fark, eğitimlilerin daha fazla bilmeleridir. Fakat bunun aptal veya akıllı olmaları ile ilgisi yoktur. Neal Stephenson * En büyük ahmaktan daha büyük tek ahmak, ona hayranlık duyan ahmaktır. Nicolas Boileau * Siyasette aptallık bir dezavantaj değildir. Napoleon Bonaparte * Ahmaklar geçmişten, akıllılar bugünden, çılgınlar gelecekten bahseder. Napolyon * Politikada aptallık engel değildir. Napoleon * Aptallık, bulaşıcıdır. Necip Fazıl Kısakürek * Bilge insanlar konuşurlar çünkü söyleyecek bir şeyleri vardır. Aptal insanalar konuşurlar çünkü bir şey söylemek zorundadırlar. Platon * Aptallar, eski olayları hatırlamayı bir bilim sayarlar. Planche * Sağlam bir akla sahip olmak yetmez. Asıl mesele onu kullanabilmekte biter. René Descartes * İnsanoğlunun aptallık gücünü asla küçümseme. Robert Heinlein * Aptallığa giden iki yol vardır. Birincisi doğru olmayana inanmak, diğeri doğru olana inanmayı reddetmek. Soren Kierkegaard * Bu güne kadar kuantum teorisine aykırı tek bir örnek bile bulunamadı, bazı aptallıklar hariç. Sayit Hidayetoğlu * Bilge olmak öyle basit ki... Sadece aptalca bir şey söylemeyi düşün, sonra da onu söyleme. Sam Levenson * Her aptal, kendine hayran olacak daha aptal birini bulabilir.Simone de Beauvoir * Aptal ne affeder ne unutur, cahil affeder ve unutur, bilge affeder fakat unutmaz. Thomas Szasz * Hiç kimse vazgeçilmez değildir ve hiç kimse kendini vazgeçilmez sanan biri kadar aptal değildir. Victor Hugo * Ariestone, beynin sadece kanı soğutmak için var olduğunu, akıl ile ilgili bir işlevinin olmadığını düşünüyordu. Bazı insanlar için bu doğrudur. Will Cuppy ... Şimdi anladınız mı bazı ülkelerin eğitim sistemi neden sürekli değişiyor, medyada sürekli ahlaki değerlerin yavaş yavaş hemde çok yaş şekilde neden yozlaştırılıyor . Bunları gerçekleştirmek için aptal insanların sayısı ve aptallık gücünden nasıl faydalanıyorlar. Ve bunları farkında olmadan destekleyen aptalların yüzünden toplumun tamamının nasıl kaybediyor ve ülke harcanmış yeteneklerle doluyor. Kaynaklar New Scientist Low IQ of the Balkan Nationalists Does a low IQ make you right-wing? That depends on how you define left and right Low IQ & Conservative Beliefs Linked to Prejudice Max Horkheimer, Theodor W. Adorno Aydınlanmanın Diyalektiği Akıllı İnsanlar Neden Bu Kadar Aptal Olabilirler Robert J. Sternberg Mats Alvesson & André Spicer 2016, The Stupidity Paradox Teknoloji, Aptallık ve Bürokrasinin Gizli Zevkleri Üzerine Kuralların Ütopyası - David Graeber
hatasını kabul etmeyen insana ne denir