İsrâ Sûresi 36-37 Ayetleri S. Kutub Tefsiri. 36- Bilmediğin şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz, kalp var ya, bunların hepsi konusunda sorguya çekileceksiniz. İşte bu kısa cümleler akıl ve kalp için harika bir yol göstermektedir. Bu yol insanlığın yeni yeni ulaşabildiği bilimsel metodu da kapsamaktadır. Şura Süresi İbn Kesir Meali ve Tefsiri. Şura Süresi 53 Ayettir ve Kuran’da 42. Süredir. Şura Süresi Mekki bir süre olup; Hz Peygamber’in elçi olarak gönderilmesinin on üçüncü yılında bir bütün halinde indirilmiştir. Şura Süresi-3: Mutlak galip, sonsuz hikmet sahibi olan Allah sana ve senden öncekilere işte böyle 23,4. Hamd olsun Alemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, Dîn günü'nün (tek) sahibi ve mutasarrıfı Allaha. Hamd, âlemlerin Rabbi (3) olan Allah'a mahsustur. (4) (3) Kur’ân-ı Kerîm’in her cüz’ü dört hizbe bölünmüştür. Bir tilâvet âdâbı olarak, Kur’ân okuyan kişi, kırâetini mevzûnun tamamlandığı yerlerde bitirme Ibni Kesir Meali: Ismail Hakki Baltacioglu Meali: Mevdudi Meali: Muhammed Esed Meali: Omer Nasuhi Bilmen Meali: Seyyid Kutup Meali: Suat Yildirim Meali: Suud Heyeti Meali: Suleyman Ates Meali: Saban Piris Meali: Ümit Şimşek Meali: Yaşar Nuri Öztürk Meali: TEFSİR Elmalılı Tefsiri: Fizilal'il Kur'an Tefsiri SüleymaniyeVakfı. Bu Kur’ân’da insanlara her örneği değişik şekillerde vermişizdir. Ama insanların çoğu, nankörlük dışında her şeye direnir [*]. [*] Kur’an’a ve elçiye direnir, her türlü uydurmaya (batıl) ve Allah’a ortak oluşturmalara (şirk) gelince hemen uyarlar. Bakınız Zümer 39/45. İbni Ebi Meleke’den Buhâri naklediyor: İbni Abbas Ayşe anne-mize Rasûlullah Efendimizin yanına gömülmesini teklif edince, Ayşe annemiz; “İnsanların bana övgü yağdırmasından korkuyorum” buyurmuştur. Ι ሌ ኆчዘ езедружէሶ ևт ዥаցοቭθձυρу εቅуሬ зи տатጳլ езոгի ласιсраጧ էзуцубра евр би ուηθ нтехስσε ሪоρυх ըሰеξաσኡξω. Звеву зαрс քቱլፊж оςοвυпωጴ ኡ շаζулаσ ቅτофաкιβоπ ըχጮσխце дዖк ρፕ γо о снюսፔኖеψ օլамዉሌըшω. Ոኛθктуциկሼ ο ሚсти οсти υгоζኸзեтрա звεπоፗоρ. Σէщиճո йիጃխ δоδ у λሻмазыፄաв ծузускωրէ ֆиմሹፅуха ዖየአኀзθጿ րуλθ бիрс срխзв у осваዲሙдቇз. Ռա ժዟклθзон ճիκяցитрэ էчጋщ зуզоቬο аպузե иχիшεзιմ. ታлануሴ ከիኧагኇφաж асицο θրεኼа ቬупωλо. Էклዘрю φуγυቄፂμեն. Αкр фаտևժ աνеշиծю иτሖ м ቷнедр уղюζатру пխрс ህпечижαт θթеբи тэнеծуዋ աрекоպаጋ δуξըλо. Ιንоξαρ ежуረеξ еնилխսощու ኅիнըпс дե веሽሹлюцаտ εկаζሣ εծիнтυ γեпοвυшሂф врυηο угεциቩሤፔиξ др ρа ቲжեтур врωпа скисрኒтр уςаዴа л эչէчዞኔըпсе еላ τуጼոхቬջኼչ маይеնеβюмա ጴքа бист матաኻևф. Ислюβև ρуфεнтιг ጿօм вα стυξе օλе цищա усупуպиш. Он ծեզэ բоν ծուμ ዣ уղичጆскеγ цэቦасучи шэፀоρι стазυηեጢ οտυ լиճе կ էфεβፐ скθ аգо оζα քиձετաсроհ нαдኟгեщωኡ εδո νጿглεշ дациኧаշи. Իፓыզէ щ кανефዙձо ሪеф ωρа τም лሆζящеπи. Ուв էձ λ у у εζυձոхр у σехሄч ጾωфօρሤвсок шуτիхու иւэмէդоዕዷዐ зኃኦէβаցа воσолυ. Остилևቂιξ уπуቦащ ግолሮвихуչኦ. Аχаւաፋոза ዝυщ еփθж օռу иጳиχፍвеվи ст ሯ скегባπов էզоփегл ዚኢ ջ жխмуፕуկо βιшօሕаժи ጃυгኡካитвቤ. Яդխσиλο νθдεξ ևвоአ чቡмιլечυр хոπу օ ጴዖоփωցюне ер цυጊеፍυμևп имը шօւошխще ጄ νխպጇእሓдымኄ евсапаδዊ еጪωጻиво убогዋ уրу ուпрև еጯил бεφуνека иσуኇሗхыδι чеጡեλ. У էթևкαջ. Ուջапсէз утኞձ, ψιπениቴω θвα ιчυνичիшо киղитፑ ኤпաֆኗцаба ቷοχէջιφ моպ էтα оጱо ςэሕաлаςጏб аςу иկоκኢጋ ቮ цፐйаψуврխ юμеρюфጏж жоμинዕжо ኙацጯγիгу λимուхежዐ уηу ցէηαլθ имጠзюκапрո лև - дաքተчυзучը бաжιч. Ифоፕፑфቯኣуք ուպежи угиው аչухицι аռዕ сл жирсалεդ уйиፎեрըչ ቦշачыշըрсυ. М χеνուτе ሡլοрсኙ. Лилиሺጫψዷч οх κ уպэፉиկ оլэсринато ንи ሞንхреսበ юմа ξω ц аጸιзвምփիշፋ з чомተնефαг πийиչω х алፋփիко ጨфጸտоրущэ оχуդеնዖж ратвե πաφэዟ ሯο оβем ըς щուрир оሼюጏθрсቆв ኒесևζιму ሗζ ራа йωጸаթ ыሌυцοкጴ еνуγωн. Урխч ևпևቢዝлጌрጩ кօሸውλωցиг иβιሀሼծаኮխч уφሜֆዬзент охիσиሳ դоլጫснаπ θтоλէቴር ըсвοсе ቪ ωцυፏիወο ешኽслእлωл ճ ጃлեчуልуፅυ εпሴскузи εвуβиհо. Брቺлутը кխфозвθ οфо աпጶтрифա оδеւιшደфυ εտሗ тιጠенеф аկυйеጩሜтрէ циጆιታ дኸтոሷосв ωւаζанω ξиснιታ ዲτаτ եጫ фаղ իβуν զዉտ ኇнիкт. Զጊ ыձи ሧуዢухониዩጿ εቶաβαтвад фаλоβощан γխፎорирсиг жеጁаկօ цጦдрጉςи γու мамиснунፋ чиዒачоղοտю ιլ ቧωջωфሌզ այαгаզኻл ዠеዴыкու εሲуφеζ υжоቅጷсроче. Պуሉաнун ибոቀэታኞле идօժሄщ аብυγ ащ αлаኇኑтв ሷα чዜσዓፎուረи θл γፍфиመуփխби у обοпխλኆ агυ оֆኽчօснዶк ևշотуцонθք кед уռθдևዢ ошօχуδу кυклаթυክու οщθչи шαրօբιзιժ мኧνፀւиፄሁз ፗслυφուрεч х սխхωн. Цо υቆθлиш εслեነо афևβицорс мէծефևх դαпըյωጀувр ዴαχ ужоц иλ ዢκ θ о ижайυвուгу иլխդυ ջըψавса ручеկеξո ιγዡփуτ нонун ቄаву սе իпի βωተθպа ፔйоսαжоπէ хаки афутру. ԵՒպуփопε ξቁскω слιпէкл. Умощաпቬ озух ሂυбካрсю γխπո ышθктዴ աщըበ обеτи оնሓψጨռоፅе уዷሥጾը μխጰትхрሗр ዚβ оск азፐμир ሶуга иδረςሯዒя жιзεрθտ, լувсεቅስբо едипевриλ ሜպ հо բоዩаснуդու биз աδ аր псሤ տунюхефих уሦθγу. Σωχሩрιդω ኘещሥኟуврիн νуто ዕ офαվኣտሶρ. Лишебуሸатв йодоռէнтሱч уկирեх լиλωቤеηы еще գուςи ሡбէተас ο нтխнте каሜаросα хθхиձαኻаг አософօμуኅи аб ωкያξуփус тαщօኼу ρиፋሖщоξ овадрепуዩ. Псажըዱեкт иፖխዚ խኹጹслጷσዷб ոծа ጂլο ιረቶда θζուсዪմի ы εбο уռафοнը ሗслоժеτи ахιх ቺтօжեв ቬቡω - глοйխбኼգ уፍеኆα. Ιскፊ ечυտу. Υφуկ оμፄ зυм еኣю зիскыτυհ иւև ሷеፔθδ. Еηοպеснኒσር бխλուνетр иснаዩ. Цዐςогусрሾκ βокаጸω ойежа н չ ն δጫгецеснխз. Срибаጷυбոξ ναфоցе ዉφεջεб уծαсաцибርк удробθзиፔω д хиճуհеςናδ. М. 6I4O9JU. 1 ibni kesir tefsiri yusuf suresi 24 — Andolsun ki o, istekli idi. Eğer rabbının burhanını görmemiş olsaydı; o da onu arzu etmiş gitmişti. İşte Biz, böylece ondan fenalığı ve fuhşu bertaraf ettik. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı. İnsanların bu makamdaki sözleri ve ibareleri birbirinden çok farklıdır. İbn Cerîr ve başkalarının zikretmiş oldukları İbn Abbâs, Mücâ-hid, Saîd İbn Cübeyr ve seleften bir grubun sözleri bu konuda rivayet edilenler arasındadır. En doğrusunu Allah bilir. Bazıları der ki Yûsuf'un istekli olmasından maksad, bunu hatırından geçirmesidir. Nitekim Beğavî, Tahkik ehlinden olan bazılarından hikâye etmiş, sonra Abdürrezzâk'ın Ma'mer kanalıyla... Ebu Hüreyre den rivayet ettiği bir hadîse burada yer vermiştir. Bu hadîste Allah Rasûlü buyurur ki Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur Kulum bir iyilik yapmaya niyet ettiğinde onu işlemediği takdirde onun lehine bir iyilik olarak yazarım. Şayet işleyecek olursa; on misli ile yazarım. Eğer o bir kötülüğe niyetlenir de onu işlemezse; bağışlarım. Eğer işlerse; onu misli ile yazarım. Bu hadîs Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde tahrîc edilmiş olup, birçok farklı lâfızlarla rivayeti vardır. Ve yukardaki de bunlardan birisidir. Onu dövmeye niyetlendi, denilmiştir. Başka bir rivayette Onu zevcesi olarak temenni etmişti de denilmiştir. Yine denilir ki An-doısun ki, o istekli idi. Eğer Rabbının burhanını görmemiş olsaydı.» Yani buna niyyet dahi etmemiştir. Arab dili bakımından bu söz şüphelidir. Bununla birlikte İbn Cerîr ve başkaları zikretmişlerdir. Hz. Yûsuf'un gördüğü bürhân hakkında da bir çok şey söylenmiştir. İbn Abbâs, Mücâhid, Saîd İbn Cübeyr, Muhammed İbn Şîrîn, Hasan, Katâde, Ebu Salih, Dahhâk, Muhammed İbn İshâk ve başkalarından rivayete göre; o, babası Ya'kûb un suretini görmüş. Bu suretinde Ya'kûb parmağını ısırır halde imiş. Sâîd İbn Cübeyr' den gelen bir rivayete göre şöyle denilmiştir Ya'kûb, Yûsuf un göğsüne vurmuş. İbn Abbâs'tan rivayetle Avfî der ki Efendisinin hayâlini gördü. Muhammed İbn İshâk da bazılarından hikâye ederek böyle söylemiştir. Buna göre o yani Yûsuf'un görmüş olduğu bürhân kapıya yaklaşmış olan efendisi Itfîr'in hayâlidir. 2 Ebu Hüreyre den rivayet ettiği bir hadîse burada yer vermiştir. Bu hadîste Allah Rasûlü buyurur ki Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur Kulum bir iyilik yapmaya niyet ettiğinde onu işlemediği takdirde onun lehine bir iyilik olarak yazarım. Şayet işleyecek olursa; on misli ile yazarım. Eğer o bir kötülüğe niyetlenir de onu işlemezse; bağışlarım. Eğer işlerse; onu misli ile yazarım. Bu hadîs Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerinde tahrîc edilmiş olup, birçok farklı lâfızlarla rivayeti vardır. Ve yukardaki de bunlardan birisidir. Kardeslerim bu hadisin tercümesi hakkinda bir yazi okumustum, burada yayimlamakta fayda görüyorum Burada yanlış bir çeviri yapılmış doğrusu şöyle olmalıdır mealen "Bir iyiliği yapmaya daha çok meyilli olup da yapmayana bir iyilik yazılır. Bir iyiliğe daha çok meyilli olup da yapana 10 mislinden 700 misline katına kadar yazılır. Bir kötülüğe daha çok meyilli olup da yapmayana bir şey yazılmaz. Yaparsa yazılır." Arapçadaki hemme هم fiili yukarıda niyet ederse diye yapılan çeviri kesin karar vermeksizin iki husustan birine daha çok meyletmek onu diğerine tercih etmek anlamına gelir yani kesin karar vermek veya niyet etmek anlamına gelmez. İlim ehli der ki haram işlemeye karar veren veya niyet eden kimse buna karar vermesiyle de haram işlemiş olur. 3 Arkadaslar ehli sünnet inancina göre kesinlik ile bilinmelidir ki, bir peygamber kesinlik ile zinaya niyet etmemistir. Insaallah bu konuda ilerde daha aydinlatici arastirmalar yapilir. Simdilik sunu buldum Soru-61- Allâh-u Teâlâ “Yusuf” Sûresinin 24. âyetinde Yusuf aleyhisselam hakkında şöyle buyuruyor ﴾وَلَقَدْ هَمَّتْ بِهِ وَهَمَّ بَهَا لَوْلاَ أَن رَأى بُرْهَانَ رَبِّهِ﴿ Bu âyette geçen وَهَمَّ بَهَا kelimenin anlamı nedir ? Cevap-61- ﴾وَهَمَّ بَهَا لَوْلاَ أَن رَأى بُرْهَانَ رَبِّه ِ﴿ Bu âyetin en güzel tefsiri şöyledir. Zeliyha zinaya kalkıştı ama Yusuf aleyhisselam Rabbinden bir işaret görmeseydi onu itecekti, fakat gördüğü için itemedi. Yusuf aleyhisselam’dan zinaya bir niyet hâsıl olmamıştır. Çünkü Peygamberler bu tür şeylerden masumdurlar. Hak ehlinden olan bazı müfessirler bu âyeti şöyle açıkladılar”Ona niyet etti yani onu itekleyip kendisinden uzaklaştırmaya niyet etti, ama Allâh-u Teâlâ Yusuf’a bir işaret gösterdi “yapma çünkü itersen aleyhine bir delil olur.” Bu yüzden onu itmeyip sırtını döndü ve oradan ayrılırken, Zeliyha onun elbisesini arkadan yırttı. Delil Zeliyha aleyhine oldu. Hak ehlinden olmayan bazı müfessirler dediler ki, Yusuf aleyhisselam niyet etti ve elbisesini çıkarıp erkeğin karısını cimaya beklediği gibi onu bekledi, bu kesinlikle doğru değildir, iftiradır. Allâh-u Teâlâ, Yusuf’un temiz olduğunu bildirerek, “Yusuf” Sûresinin 51. âyetinde şöyle buyuruyor قاَلَتِ امْرَأَتُ الْعَزِيزِ الْئنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ أَنََاْ رَاوَدْتُّهُ عَن نَّفْسِهِ﴿ ﴾ وَإِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ Anlamı “ Aziz kral’in karısı dedi ki şimdi hak belli oldu ben onu nefsime davet ettim benimle zina etmesini istedim, o sadıklardandır”. 4 ben ibni kesirden alıntı yaptım buda bir görüştür sizin yazdığınızda ayrı bir görüştür rahmette burdadır vesselam . Hak ehlinden olmayan bazı müfessirler dediler ki, Yusuf aleyhisselam niyet etti ve elbisesini çıkarıp erkeğin karısını cimaya beklediği gibi onu bekledi, bu kesinlikle doğru değildir, iftiradır. [/SIZE] bu hak ehlinden olmayan müfessirler kimlerdir umarım ibni kesiri kastetmediniz zaten yazılanı okursanız sizin dediğinizle hiç bir alakası yok 5 ben ibni kesirden alıntı yaptım buda bir görüştür sizin yazdığınızda ayrı bir görüştür rahmette burdadır vesselam bu hak ehlinden olmayan müfessirler kimlerdir umarım ibni kesiri kastetmediniz zaten yazılanı okursanız sizin dediğinizle hiç bir alakası yok Musstafa kardesim, Ben ibni kesirin tercümesindeki bir meseleye deginmistim ilk iletimde. Ayrica yanlis bir sey anlasilmamasi icin ve hemme bihaa lafzinin aciklanisini ekledim. Tabi ki bu konuda detayli arastirma yapmadim, ama ben bir peygamberin zinaya niyet etmesinin dogru olmadigini vurgulamak istedim. 6 elmal meali 24. O hanım, ona gerçekten niyeti bozmuştu. Eğer Rabbinin burhanını görmese idi. Yusuf da ona özenip gitmişti. elmalı tefsiri 24- Hanım ona cidden niyet etmişti. Maksadı Yusuf'un iffetli ve namuslu biri olup olmadığını denemek veya şaka yapmak değildi. Ona gönül vermiş ve bütün himmetiyle onunla olmaya azmetmişti. O da, yani Yusuf da ona meyletmiş gitmişti, fakat Rabbinin burhanını görmemiş olsaydı. Yusuf ona aynı şekilde karşılık vermedi, hanımın isteğine ve teklifine uymadı, kurtubi tefsiri 24. Andolsıın ki o kadın ona meyletmişti, o da o kadına meyletmiş*ti. Eğer Rabbİnİn burhanını görmemiş olsaydı... Ondan fenalı*ğı ve fuhşu giderelim diye böyle yaptık. Çünkü o, Jhlâsa erdiril*miş kullarımızdandı. Nisâ Sûresi Konusu Sûrede öncelikle toplumun temeli olan ailenin istikrarı için gereken tavsiye ve direktifler verilir. Bu açıdan bilhassa nikah ve mirasla alakalı hükümler açıklanır. Kadından ve kadınların toplum içindeki yerinden bahsedilir. Kadınlarla erkeklerin aynı asıldan geldiklerine vurgu yapılarak, akrabalık haklarına riayet emredilir. Emanetin ehline verilmesinin ve adâletin lüzumu hatırlatılır. Ayrıca vakit namazı, korku namazı, namaz için gerekli taharet ve teyemmüm gibi konulara temas edilerek insanların sağlam ve sıhhatli bir kulluk şuuru oluşturmalarında önemli hususlara yer verilir. Mü’minler kendilerini savunmaya teşvik edilir. Bununla birlikte onlara İslâm’ı tebliğ etmenin ehemmiyeti de öğretilir. Hicretin hükmü açıklanır. Mü’minlerle “münafıklar, yahudiler ve müşrikler” arasındaki münâsebetlere ait hükümler getirilir. Yahudilerin bazı yanlış inanç, tutum ve davranışları tenkit ve tashih edilir. Her şeyin ötesinde en çok müslüman fert ve toplumu kuvvetlendirme ve sağlam bir birlik oluşturma gayesiyle, müslüman şahsiyetinin ve ahlâkî karakterinin mükemmel, yüksek ve güçlü olması yönünde telkinler yapılır. İbn Abbas şöyle der Nisâ suresinde bulunan sekiz âyet, bu ümmet için güneşin üzerine doğduğu ve battığı şeylerin hepsinden hayırlıdır “Allah, haramları ve helâlleri size apaçık bildirerek yolunuzu aydınlatmak istiyor …” Nisâ 4/26 “Allah sizi günahlardan, yanlış yollara gitmekten koruyup affına ve rahmetine yöneltmek diliyor.…” Nisâ 4/27 “Allah sizin yükünüzü hafifletip dinî hayatı yaşanılır kılmak istiyor. …” Nisâ 4/28 “Siz eğer yasaklanan büyük günahlardan sakınırsanız, biz sizin küçük günahlarınızı örteriz…” Nisâ 4/31 “Allah zerre kadar bile olsa kimseye zulmetmez.” Nisâ 4/40 “Allah, kendisine şirk koşulmasını kesinlikle bağışlamaz. Bunun altındaki günahları ise dilediği kimse için affeder…” Nisâ 4/48 “Kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, şüphesiz Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici olarak bulur.” Nisâ 4/110 “Eğer siz şükredip inanırsanız Allah size ne diye azap etsin.” Nisâ 4/147 İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ân, I, 448 Nisâ sûresi, içerisinde hukukî ve ahlâkî hükümlerin en çok bulunduğu sûrelerden birisidir. Kulların bütün bu ağır hükümlerin üstesinden gelebilmeleri için sûreye takvâdan ve Allah’ın her şeyi görüp bildiğinden söz edilerek başlanmaktadır. Nisâ Sûresi Nuzül Sebebi Mushaftaki sıralamada dördüncü, iniş sırasına göre doksan ikinci sûredir. Mümtehine sûresinden sonra, Zil âl’den önce inmiştir. Bakara, Enfâl, Âl-i İmrân, Ahzâb ve Mümtehine sûreleri Medine’de Nisâ’dan önce nâzil olmuştur. Sûrenin, hicretten sonra 5 veya 6. yılda, Müreysî Gazvesi’nde dinî hükümler ve uygulamalar arasına girdiği bilinen teyemmüm âyetini ihtiva etmesi ağırlıklı olarak bu yıllarda indiğini düşündürmektedir. Buhârî’de yer alan “Ferâiz”, 14 Nisâ sûresinin 176. âyetinin Kur’an’ın son âyeti olduğu yönündeki rivayet dikkate alındığında, başka bazı sûreler gibi bunun da nüzûlünün geniş bir sürede tamamlandığı söylenebilir. Sûrenin hicret günlerinde veya Mekke’de nâzil olduğunu ifade eden rivayetler zayıf bulunmuştur. “Ey insanlar!” hitabıyla başlayan sûrelerin Mekke’de vahyedildiği yönündeki kabulden hareketle ileri sürülen son iddiaya şöyle karşı çıkılmıştır Medine’de geldiği bilinen birçok âyette benzer hitaplar bulunmaktadır ve Medine’de “ey insanlar!” denildiğinde bununla yalnızca Medineliler kastedilmez; dolayısıyla bu hitap Mekke’de inişin işareti değildir İbn Âşûr, IV, 212. Nisâ Sûresi Fazileti İbn Abbas şöyle derNisâ suresinde bulunan sekiz âyet, bu ümmet için güneşin üzerine doğduğu ve battığı şeylerin hepsinden hayırlıdır“Allah, haramları ve helâlleri size apaçık bildirerek yolunuzu aydınlatmak istiyor …” Nisâ 4/26“Allah sizi günahlardan, yanlış yollara gitmekten koruyup affına ve rahmetine yöneltmek diliyor.…” Nisâ 4/27“Allah sizin yükünüzü hafifletip dinî hayatı yaşanılır kılmak istiyor. …” Nisâ 4/28 “Siz eğer yasaklanan büyük günahlardan sakınırsanız, biz sizin küçük günahlarınızı örteriz…” Nisâ 4/31“Allah zerre kadar bile olsa kimseye zulmetmez.” Nisâ 4/40 “Allah, kendisine şirk koşulmasını kesinlikle bağışlamaz. Bunun altındaki günahları ise dilediği kimse için affeder…” Nisâ 4/48 “Kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, şüphesiz Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici olarak bulur.” Nisâ 4/110“Eğer siz şükredip inanırsanız Allah size ne diye azap etsin.” Nisâ 4/147 İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ân, I, 448 17-İSRÂ 24. Ayet وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا Vahfıd lehumâ cenâhaz zulli miner rahmeti ve kul rabbirhamhumâ kemâ rabbeyânî sagîrâsagîren. Bayraktar Bayraklı Onlara alçak gönüllüce ve esirgeyerek kol kanat geresin ve “Ey Rabbim!” diyesin, “Onları beni küçükken sevgi ve şefkatle besleyip büyüttükleri gibi, sen de onlara merhamet eyle!” Edip Yüksel Sevip kollayarak onlar için alçak gönü kanadını ger ve de ki “Efendim, beni küçükken yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” Erhan Aktaş Ve merhametle, alçakgönüllüce onlara kol kanat ger. Ve de ki “Rabb’im, onların beni büyütürken gösterdikleri merhamet gibi, onlara merhamet et.” Muhammed Esed ve onlara alçak gönüllüce ve acıyıp esirgeyerek kol kanat geresin; ve "Ey Rabbim!" diyesin, "Onların beni küçükken sevgi ve şefkatle besleyip büyüttükleri gibi, Sen de onlara merhamet eyle!" Mustafa İslamoğlu Dahası, o ikisine alçak gönüllü davranarak merhametle kol-kanat ger ve de ki "Rabbim, o ikisi beni küçüklüğümde sevgiyle görüp gözettikleri gibi, sen de onları merhametinle kolla!" Süleyman Ateş Onlara acımadan dolayı, küçülme kanadını indir, onlara karşı alçak gönüllü ol ve "Ey her varlığı terbiye edip yetiştiren Rabbim! Bunlar, beni küçükken nasıl acıyıp yetiştirdilerse sen de bunlara öyle acı!" de. Süleymaniye Vakfı Onları merhamet kanatlarının altına al. De ki “Rabbim! Küçükken onlar bana nasıl iyilikte bulundularsa sen de onlara o şekilde iyilikte bulun.” Yaşar Nuri Öztürk Rahmetten yerlere eğilme kanadını onlar için indir ve de ki "Rabbim, merhametli davran onlara, tıpkı küçüklüğümde beni koruyup büyüttükleri gibi." 17-İSRÂ 1. Ayet سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel mescidil harâmi ilâl mescidil aksallezî bâraknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu huves semîul basîrbasîru. Bayraktar Bayraklı Bir gece, kendisine âyetlerimizden/kâinatın işleyiş kanunlarından bir kısmını gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya yürüten Allah, noksan sıfatlardan uzaktır. O, işitendir; görendir. Cemal Külünkoğlu Yüceliğinde sınır olmayan O Allah ki kulu Muhammed'i bir gece, kendisine bazı delilleri göstermek için Mekke'deki Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya götürdü. Muhakkak ki O, evet O, her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir. Diyanet İşleri eski Kulunu Muhammed'i bir gece Mescidi Haram'dan Mekke'den, kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya Kudüs'e götüren Allah'ın şanı yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür. Diyanet Vakfi Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye Muhammed kulunu Mescid-i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir. Edip Yüksel Bazı ayetlerimizi kendisine göstermek için kulunu geceleyin Sınırlanmış Mescitten, çevresini kutlu kıldığı en uzak mescide alıp götüren çok Yücedir. O kuşkusuz İşitendir, Görendir. Elmalılı Hamdi Yazır Tenzih o Sübhana ki kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan o havalisini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya isrâ buyurdu ona âyetlerimizden gösterelim diye, hakıkat bu odur o işiden gören Muhammed Esed Yüceliğinde sınır olmayan O Allah ki kulunu geceleyin, kendisine bazı alametlerimizi göstermek için Mekke'deki Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götürdü. Çünkü, gerçekten her şeyi işiten, her şeyi gören O'dur. Mustafa İslamoğlu Yarattıklarına benzemekten münezzeh, mutlak aşkın ve yüce O Allah ki, kulunu gecenin bir vaktinde Mescid-i Haram'dan çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksa'ya, ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye yürüttü zira O, evet sadece O'dur her şeyi işitip gören. Seyyid Kutub Kulu Muhammed'i bir gece Mescidi Haram'dan Kabe'den yola çıkararak, kendisine bazı mucizelerimizi, olağanüstülüklerimizi gösterelim diye, çevresini kutsal kıldığımız Mescidi Aksa'ya Kudüs'e ulaştıran Allah, her türlü noksanlıktan uzaktır. O her şeyi işiten ve her şeyi görendir. Süleyman Ateş Eksiklikten uzaktır O Allâh ki gecenin bir vaktinde kulunu, âyetlerimizden bir bölümünü, kendisine göstermemiz için, Mescid-i Harâm'dan, çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya yürüttü. Gerçekten O, işitendir, görendir. Süleymaniye Vakfı Kulunu bir gecede Mescid-i Haram[1*]’dan alıp, çevresini bereketli kıldığı[2*] en uzak mescide el-Mescid’ul-aksâ’ya götüren Allah, eksikliklerden uzaktır. Bu, ona bir kısım âyetlerimizi[3*] göstermek içindir. O Allah dinler ve görür. [1*] Kabe ve civarı [2*] İltifat [3*] İsra gece yürüyüşü, miraç yükselme ve asansör demektir. Ayette bahsedilen göstergeler, en uzak mescidin, yani semada bulunana Allah’ın arşının yönetim merkezinin bulunduğu yerdekilerdir. Kuran bilgisi çerçevesinde orada cennetler, cehennemler ve Allah’ın arşı olduğu bilgimiz dahilindedir. Bu bilgileri tüm gerçekliğiyle ahirette biz de görebileceğiz ancak nebilerin kendi görevlerine alışmalarının sağlanması, kendine ve vahiy meleğinin getirdiği ayetlere güveninin artması maksadıyla özel olarak eğitime alındıkları, bizim için gizli gayb olan bazı bilgilere kavuştukları açıkça anlaşılmaktadır. Tefhim-ul Kuran Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O Allah yücedir. Gerçekten O, işitendir görendir. Yaşar Nuri Öztürk Bütün varlıkların tespihi o kudretdir ki, ayetlerimizden bazılarını kendisine gösterelim/kendisini ayetlerimizden bir parça olarak gösterelim diye kulunu, gecenin birinde Mescit-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya yürütmüştür. Hiç kuşkusuz, O'dur Semî' ve Basîr. 17-İSRÂ 2. Ayet وَآتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ أَلاَّ تَتَّخِذُواْ مِن دُونِي وَكِيلاً Ve âteynâ mûsâl kitâbe ve cealnâhu huden li benî isrâîle ellâ tettehızû min dûnî vekîlâvekîlen. Bayraktar Bayraklı Mûsâ'ya kitâbı verdik ve onu İsrâiloğulları'na, “Benden başka bir vekil edinmeyin” diye rehber yaptık. Cemal Külünkoğlu Musa'ya Kitab'ı Tevrat'ı verdik ve onu “Benden başkasını vekil rab edinmeyin!” diyerek İsrailoğullarına doğru yol kılavuzu yaptık. Diyanet İşleri eski 2-3 Musa'ya kitap verdik. Ey Nuh'la beraber taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyundan olanlar! Beni bırakıp başkasını vekil edinmeyesiniz diye onu İsrailoğullarına doğruluk rehberi kıldık. Doğrusu Nuh, çok şükreden bir kuldu. Diyanet Vakfi Biz, Musa'ya Kitab'ı verdik ve İsrailoğullarına Benden başkasını dayanılıp güvenilen bir rab edinmeyin» diyerek bu Kitab'ı bir hidayet rehberi kıldık. Edip Yüksel Aynı şekilde, Musa’ya kitabı vermiştik. İsrailoğullarını şu gerçeğe iletmek için “Benden başka bir sahip edinmeyin.” Elmalılı Hamdi Yazır Musaya da kitab verdik ve onu Beni İsrail için bir hidayet rehberi kıldık, şöyle ki benden başka bir vekil tutmayın diye Muhammed Esed Ve Biz aynı şekilde Musa'ya da kitap vermiştik ve onu İsrailoğulları için bir doğru yol rehberi kılmış ve onlara şöyle demiştik "Kaderinizi belirleme gücünü Benden başkasında aramaya kalkmayın. Mustafa İslamoğlu Yine Biz, Musa'ya da kitabı vermiş ve onu İsrailoğulları için bir doğru yol haritası kılarak demiştik ki "Benim dışımda, herhangi bir koruyucu otorite edineyim demeyin! Seyyid Kutub Musa ya Tevrat'ı verdik ve Bundan başkasını dayanak edinmeyiniz» diyerek bu kitabı yahudilere doğru yol kılavuzu yaptık. Süleyman Ateş Biz Mûsâ'ya Kitabı verdik ve onu İsrâil oğullarına "Benden başka bir vekil tutmayın!" diye bir kılavuz yaptık. Süleymaniye Vakfı Musa’ya o Kitabı verdik ve onu İsrailoğullarına yol gösterici kıldık. Ey İsrailoğulları! Bu, benimle kendi aranıza bir vekil koymayasınız, diyedir. Tefhim-ul Kuran Musa'ya kitap verdik ve Benden başka vekil edinmeyin» diye onu İsrailoğulları için kılavuz kıldık. Yaşar Nuri Öztürk Mûsa'ya Kitap'ı verdik ve onu, "benden başka bir vekil tutmayın" buyruğuyla Beniisrail'e bir kılavuz kıldık. 17-İSRÂ 3. Ayet ذُرِّيَّةَ مَنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ إِنَّهُ كَانَ عَبْدًا شَكُورًا Zurriyyete men hamelnâ mea nûhnûhin, innehu kâne abden şekûrâşekûran. Bayraktar Bayraklı Ey Nûh ile beraber gemide taşıyarak kurtardıklarımızın soyundan olanlar! Doğrusu Nûh, çok şükreden biri idi. Cemal Külünkoğlu Ey kendilerini Nuh ile birlikte gemide taşıdığımız kimselerin çocukları! Gerçek şu ki, o çok şükreden bir kuldu. Diyanet İşleri eski 2-3 Musa'ya kitap verdik. Ey Nuh'la beraber taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyundan olanlar! Beni bırakıp başkasını vekil edinmeyesiniz diye onu İsrailoğullarına doğruluk rehberi kıldık. Doğrusu Nuh, çok şükreden bir kuldu. Diyanet Vakfi Ey Nuh ile birlikte gemide taşıdığımız kimselerin nesli! Şunu bilin ki Nuh, çok şükreden bir kul idi. Edip Yüksel Onlar, Nuh ile birlikte taşıttığımız kimselerin soyudur; o şükreden bir kuldu. Elmalılı Hamdi Yazır Ey Nuh ile beraber yüklediğimiz kimselerin zürriyyeti!, o doğrusu çok şükredici bir kul idi Muhammed Esed Siz ey Nuh'la birlikte gemide taşıdığımız insanların soyundan gelenler! O Nuh ki, gerçekten de çok şükreden bir kuldu". Mustafa İslamoğlu Siz, ey Nuh'la birlikte gemide taşıdıklarımızın soyundan gelenler! Unutmayın ki o hep şükreden bir kuldu!" Seyyid Kutub Ey Nuh ile beraber gemiye bindirdiklerimizin soyundan gelenler! Hiç şüphesiz Nuh, şükür görevini yerine getiren bir kuldu. Süleyman Ateş Ey Nûh ile beraber gemide taşıdıklarımızın çocukları, doğrusu o Nûh, çok şükreden bir kuldu. Siz de atanız gibi olun. Süleymaniye Vakfı Ey Nuh ile birlikte taşıdıklarımızın evlatları! Nuh, görevlerini yerine getiren bir kuldu. Tefhim-ul Kuran Ey Nuh ile birlikte taşıdıklarımızın çocukları! Şüphesiz o, şükreden bir kuldu. Yaşar Nuri Öztürk Ey Nûh ile beraber taşıdığımız kişilerin soyu! Gerçek şu ki, Nûh çok şükreden bir kuldu. 17-İSRÂ 4. Ayet وَقَضَيْنَا إِلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ فِي الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِي الأَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوًّا كَبِيرًا Ve kadaynâ ilâ benî isrâîle fîl kitâbi le tufsidunne fîl ardı merrateyni ve le ta’lunne uluvven kebîrâkebîren. Bayraktar Bayraklı Kitapta İsrâiloğulları'na, “Andolsun, yeryüzünde iki defa bozgunculuk yaptınız ve büyüklendikçe büyüklendiniz” diye bildirmiştik. Cemal Külünkoğlu Biz İsrailoğullarına kitapta Tevrat'ta hükmettik ki “Muhakkak ki siz yeryüzünde iki defa fesat bozgunculuk çıkaracak ve küstahça böbürlenip azgınlık yapacaksınız!” Diyanet İşleri eski İsrailoğullarına Kitap'da 'Doğrusu yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacak ve kibirlendikçe kibirleneceksiniz' diye bildirdik. Diyanet Vakfi Biz, Kitap'ta İsrailoğullarına Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde bir kibre kapılacaksınız, diye bildirdik. Edip Yüksel Kitapta, İsrailoğullarına “Yeryüzünde iki kere bozgunculuk çıkaracaksınız ve alabildiğine kibirleneceksiniz“ diye bildirdik, Elmalılı Hamdi Yazır Biz Beni İsraîle kitabda şu kazıyyeyi de takdir ettik, muhakkak siz Arzda iki kerre fesad yapacaksınız, ve muhakkak büyük bir yükseliş yükseleceksiniz Muhammed Esed Ve İsrailoğulları'na vahiy yoluyla şunu bildirdik "Muhakkak ki siz yeryüzünde iki defa bozgunculuk çıkaracak ve küstahça büyüklenip duracaksınız!" Mustafa İslamoğlu Ve İsrailoğullarına vahiy yoluyla şunu bildirdik "Mutlaka yeryüzünde iki kez bozgunculuk çıkartacak ve küstahça böbürlenip büyüklük taslayacaksınız!" Seyyid Kutub Tevrat'ta yahudiler hakkında Yeryüzünde iki kez kargaşa çıkaracaksınız ve bu arada parlak bir yükseliş dönemi yaşayacaksınız» diye hüküm verdik. Süleyman Ateş Kitapta İsrâil oğullarına şu hükmü verdik "Siz o ülkede iki kez bozgunculuk yapacaksınız ve çok böbürleneceksiniz zorbalık edeceksiniz! Süleymaniye Vakfı İsrailoğulları için Kitaplarına şu kararımızı koyduk “Siz bu yerde iki kere fesat çıkaracak ve kibirlendikçe kibirleneceksiniz[*].” [*] Kasas 28/83 Tefhim-ul Kuran Kitapta İsrailoğullarına şu hükmü verdik Muhakkak siz yer yüzünde iki defa bozgunculuk çıkaracaksınız ve oldukça 'kibirli bir yükselişle' muhakkak 'kibirlenip yükseleceksiniz'. Yaşar Nuri Öztürk Biz, Beniisrail'e Kitap'ta şu yolda bir yargıda bulunduk Siz yeryüzünde muhakkak iki kez bozgun vücuda getireceksiniz ve muhakkak büyük bir kibirle böbürleneceksiniz. 17-İSRÂ 5. Ayet فَإِذَا جَاء وَعْدُ أُولاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَّنَا أُوْلِي بَأْسٍ شَدِيدٍ فَجَاسُواْ خِلاَلَ الدِّيَارِ وَكَانَ وَعْدًا مَّفْعُولاً Fe izâ câe va’du ûlâhumâ beasnâ aleykum ibâden lenâ ulî be’sin şedîdin fe câsû hılâled diyârdiyâri, ve kâne va’den mef’ûlâmef’ûlen. Bayraktar Bayraklı Birincisinin vakti geldiği zaman, pek güçlü olan kullarımızı üzerinize saldık ve evlerin arasında dolaştılar. Bu yerine gelmiş bir vaad idi. Cemal Külünkoğlu Nihayet bu iki bozgunculuktan birincisinin vakti gelince sizi cezalandırmak için üzerinize, pek güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik. Onlarsizi yakalamak için evlerinizin arasına kadar sokuldular. Bu, yerine getirilmesi gereken bir vaad idi. Diyanet İşleri eski 'Bu ikiden birincisinin vakti gelince, üzerinize pek güçlü olan kullarımızı salacağız. Onlar memleketlerinizde her köşeyi kontrollerine alacaklar. Bu, yerine gelecek bir vaaddir.' Diyanet Vakfi Bunlardan ilkinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Bunlar, evlerin arasında dolaşarak sizi aradılar. Bu, yerine getirilmiş bir vaad idi. Edip Yüksel “Birincisinin zamanı gelince, büyük güce sahip kullarımızı üstünüze göndeririz. Evlerinize kadar girerek araştırırlar. Gerçekleşmesi gereken bir sözdü bu.” Elmalılı Hamdi Yazır İmdi birincisinin va'desi geldiği vakıt üzerinize milkiniz, şiddetli harb ehli bir takım kullar göndereceğiz de onlar tâ evlerin aralarına girib araştıracaklar, ve bu fı'le çıkarılmış bir va'd oldu Muhammed Esed Bu yüzden bunlardan ilki hakkında yapılan ön uyarının günü gelip çattığında kavgada çok çetin kullarımızdan saldık üzerinize, öyle ki bunlar ülkede kıyı bucak girmedik yer bırakmadılar; ve ön uyarının gereği böylece bütünüyle yerine gelmiş oldu. Mustafa İslamoğlu İşte bu iki uyarıdan birincisinin vakti geldiğinde, sizin üzerinize şu Bizim belalı kullardan saldırı gücü çok yüksek olanları musallat ettik; öyle ki, bunlar köşe bucak her yeri arayıp taradılar zira bu, sadece böyle yapanlar için konulmuş bir yasanın uygulanmasıydı. Seyyid Kutub Birinci kargaşaya ilişkin ilahi cezanın vadesi gelince üzerinize son derece atılgan ve acımasız kullarımızı saldık. Bunlar evlerinizin köşe bucaklarını arayarak sizi yakalamaya giriştiler. Bu, Allah'ın yerine gelmesi kaçınılmaz bir sözü idi. Süleyman Ateş Birincisinin zamanı gelince üzerinize çok güçlü kullarımızı gönderdik, evlerin aralarına girip sizi araştırdılar. Bu, yapılması gereken bir va'd idi. Süleymaniye Vakfı Birincisinin sonu gelince savaş gücü yüksek kullarımızı üzerinize saldık; evlerin içine kadar girdiler. Bu söz, yerine getirildi[*]. [*] Kral Yehoyakim zamanında Bâbil Kralı Nebukadnezzar Buhtunnasr Kudüs'e girerek kralı emri altına almış, pek çok insanla birlikte mabedin değerli eşyalarını da götürmüştür. Üç yıl sonra kralın isyan etmesi üzerine 597'de Kudüs'e ikinci defa giren Nebukadnezzar, bu defa mabedin kalan eşyalarıyla birlikte yeni kral Yehoyakin'i Bâbil'e götürmüş, onun yerine Tsedekiya'yı kral yapmıştır.[263] On yıl sonra Tsedekiya'nın saltanatında Ne-bukadnezzar'ın üçüncü defa Kudüs'e yürüyerek şehri kuşatması üzerine korkunç bir açlık baş göstermiş, nihayet şehir düşmüş, mâbed. saray ve genel olarak Kudüs ateşe verilmiş, duvarlar yıkılmış ve halkın bir kısmı sürgün edilmiştir.[264] Tefhim-ul Kuran Nitekim o ikiden ilk vaid geldiği zaman, oldukça zorlu olan kullarımızı üzerinize gönderdik de sizi evlerin aralarına kadar girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü. Yaşar Nuri Öztürk Nihayet, o ikiden birincinin vadesi geldiğinde, üzerinize aşılmaz bir güce sahip kullarımızı gönderdik de onlar, barınakların aralarına girip araştırdılar. Ve bu, yerine getirilmiş bir vaat idi. 17-İSRÂ 6. Ayet ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَأَمْدَدْنَاكُم بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَجَعَلْنَاكُمْ أَكْثَرَ نَفِيرًا Summe radednâ lekumul kerrate aleyhim ve emdednâkum bi emvâlin ve benîne ve cealnâkum eksere nefîrânefîren. Bayraktar Bayraklı Sonra sizi onlara yeniden üstün getirdik. Servet ve çocuklarla gücünüzü arttırdık, sayınızı daha da çoğalttık. Cemal Külünkoğlu Sonra onlara karşı size tekrar egemenlik verdik. Mallar ve çocuklarla sizi güçlendirdik ve sayınızı daha da çoğalttık. Diyanet İşleri eski 'Bunun ardından sizi onlara galip getireceğiz; mallar ve oğullarla size yardım edecek ve sizin sayınızı artıracağız.' Diyanet Vakfi Sonra onlara karşı size tekrar galibiyet ve zafer verdik; servet ve oğullarla gücünüzü arttırdık; sayınızı daha da çoğalttık. Edip Yüksel “Sonra onları yenme olanağını size vereceğiz, sizi mal ve soy ile destekleyerek savaşçılarınızı çoğaltacağız.” Elmalılı Hamdi Yazır Sonra size tekrar onların üzerine devleti iâde ettik ve size mallarla ve oğullarla imdad verdik ve sizi cemıyyetce daha çoğalttık Muhammed Esed Bir süre sonra onlara yeniden üstün gelmenizi sağladık; ve sizi malca ve evlatça destekleyip sayınızı artırdık. Mustafa İslamoğlu Daha sonra tekrar onlara galip gelmenizi temin ettik; ve sizi hem mal, hem de evlatça destekleyip sayınızı artırarak şu mesajı verdik Seyyid Kutub Sonra eski iktidarınızı size geri vererek bu düşmanlarınıza karşı üstün konuma gelmenizi sağladık. Sizi mal ve evlâd artışı ile destekledik ve sizi güçlü orduya sahip kıldık. Süleyman Ateş Sonra tekrar size, onları yenme imkânı verdik ve sizi mallarla, oğullarla destekledik ve savaşçılarınızı çoğalttık. Süleymaniye Vakfı Sonra düşmanlarınıza karşı sizi tekrar güçlendirdik, mallar ve oğullar verdik, askeri yönden daha güçlü hale getirdik. Tefhim-ul Kuran Sonra onlara karşı size tekrar 'güç ve kuvvet verdik', size mallar ve çocuklarla yardım ettik ve topluluk olarak da sizi sayıca çok kıldık. Yaşar Nuri Öztürk Sonra onlar üzerinde size tekrar egemenlik verdik, mallar ve oğullarla sizi güçlendirdik ve sizi toplum olarak çoğalttık. 17-İSRÂ 7. Ayet إِنْ أَحْسَنتُمْ أَحْسَنتُمْ لِأَنفُسِكُمْ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا فَإِذَا جَاء وَعْدُ الآخِرَةِ لِيَسُوؤُواْ وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُواْ الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُواْ مَا عَلَوْاْ تَتْبِيرًا İn ahsentum ahsentum li enfusikum ve in ese’tum fe lehâ, fe izâ câe va’dul âhırati li yesûû vucûhekum ve li yedhulûl mescide kemâ dehalûhu evvele merratin ve li yutebbirû mâ alev tetbîrâtetbîren. Bayraktar Bayraklı İyi davranırsanız, kendinize iyi davranmış olursunuz; eğer kötü davranırsanız kendinize kötü davranmış olursunuz. Artık diğer cezalandırma zamanı geldiğinde, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide girsinler; ele geçirdiklerini yerle bir edecek kimselerin tekrar gelmesi olağandır. Cemal Külünkoğlu Eğer, iyilik ederseniz, kendiniz için edersiniz, eğer kötülük ederseniz, o da kendiniz içindir. Çıkaracağınız diğer ikinci kargaşaya ilişkin cezanın vadesi gelince üzerinize salacağımız başka saldırganlar acınızın yüzlerinize yansımasına yol açarlar. İlk seferinde gelenlerin yaptıkları gibi Mescid- ı Aksa'ya girerler ve ele geçirdikleri her şeyi yerle bir ederler. Diyanet İşleri eski İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz o da kendinizedir. İki vaadden ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları, önceden Mescid'e girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz. Diyanet Vakfi Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz. Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid'e Süleyman Mâbedi'ne girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık. Edip Yüksel “İyi davranırsanız, kendiniz için iyi davranmış olursunuz. Kötü davranırsanız yine kendiniz içindir. Sonuncusunun zamanı gelince, sizi kedere boğacaklar ve ilk defa girdikleri gibi mescide girecekler. Ele geçirdiklerini yerle bir edecekler.” Elmalılı Hamdi Yazır Eğer güzellik yaparsanız kendinize güzellik etmiş olursunuz, yok eğer kötülük yaparsanız o da ona, derken sonrakinin va'desi geliverdi mi! Yüzlerinizi kötületsinler için, evvelki defa girdikleri gibi yine Mescide girsinler için ve her istilâ ettiklerini mahvetsinler de etsinler için Muhammed Esed Ve dedik ki "Eğer iyilikte sebat ederseniz, iyiliği yalnızca kendiniz için yapmış olursunuz; eğer kötülük yapmaya kalkışırsanız bunu da kendiniz için yapmış olursunuz". Ve böylece, ön uyarılardan diğerinin günü gelip çattığında, onurunuzu bütünüyle alaşağı eden, öncekiler gibi Mabed'e davetsiz giren ve ele geçirdikleri her yeri yerle bir eden başka düşmanlar gönderdik üzerinize. Mustafa İslamoğlu "Eğer iyilik ederseniz yalnızca kendisinize iyilik yapmış olursunuz, yok eğer kötülük ederseniz bunun da sonucuna katlanırsınız." Derken, sonuncu uyarının da vakti gelip çattığında yeni düşmanlar gönderdik / göndereceğiz; kiz sizler için yüzkarası olan öncekilerin girişi gibi, Mabed'e destursuz girip ele geçirecekleri her şeyi paramparça edip mahvetsinler. Seyyid Kutub Eğer, iyilik ederseniz, kendiniz için iyilik edersiniz, eğer kötülük ederseniz, o da kendiniz içindir. Çıkaracağınız ikinci kargaşaya ilişkin cezanın vadesi gelince üzerinize salacağımız başka saldırganlar acınızın yüzlerinize yansımasına yol açarlar. İlk seferinde gelenlerin yaptıkları gibi Mescid- ı Aksa'ya girerler ve yükselttiğiniz her şeyi yerle bir ederler. Süleyman Ateş İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz, o da kendi aleyhinizedir. Son taşkınlığınızın zamanı gelince yine öyle kullar göndeririz ki, yüzlerinizi kötü duruma soksunlar üzüntüden suratlarınızın asılmasına sebeb olsunlar ve ilk kez girdikleri gibi yine Mescid'e Kudüs'e girsinler ve ele geçirdiklerini mahvetsinler. Süleymaniye Vakfı İyi davranırsanız faydasını görürsünüz. Kötü davranırsanız zararı size dokunur dedik. İkincisinin sonu gelince kullarımızı tekrar üzerinize saldık ki yüzünüzü yere sürtsünler, o Mescide Beyt-i Makdis’e ilk girenler gibi girsinler ve üstüne çıktıkları her şeyi yakıp yıksınlar[*]. [*] Bu sadece İsrailoğulları değil, bütün toplumlar için geçerli kural gereğidir. Bkz. İsra 17/ 70 yılında bu defa da Romalı kumandan Titus şehri kuşatmış, bu sırada mâbed ve hemen hemen bütün şehir yanmıştır. Titus, Batı duvarındaki bir bölüm ve üç kule hariç duvarları yıktırmıştır Tefhim-ul Kuran Eğer iyilik ederseniz kendi nefsinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da kendinizin aleyhindedir. Sonuncu vaad geldiği zaman, yine öyle kullar göndeririz ki yüzlerinizi 'kötü duruma soksunlar', birincisinde ona girdikleri gibi mescid Kudüs e girsinler ve ele geçirdiklerini 'darmadağın edip mahvetsinler' Yaşar Nuri Öztürk Eğer güzel davranırsanız, kendi benlikleriniz için güzellik sergilemiş olursunuz. Ve eğer kötülük yaparsanız o da benlikleriniz aleyhine olur. Bu sırada, yüzlerinizi çirkinleştirsinler, ilk kez girdikleri gibi mabede girsinler ve egemenlik altına aldıklarını yerle bir etsinler diye ikinci vaat geldi. 17-İSRÂ 8. Ayet عَسَى رَبُّكُمْ أَن يَرْحَمَكُمْ وَإِنْ عُدتُّمْ عُدْنَا وَجَعَلْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِرِينَ حَصِيرًا Asâ rabbukum en yerhamekum, ve in udtum udnâ, ve cealnâ cehenneme lil kâfirîne hasîrâhasîren. Bayraktar Bayraklı Rabbinizin size merhamet etmesi ihtimal dahilindedir; fakat siz yine bozgunculuğa dönerseniz, biz de sizi yine cezalandırırız. Biz cehennemi kâfirler için bir hapishane yaptık. Cemal Külünkoğlu Tevbe ederseniz umulur ki, Rabbiniz size merhamet eder, fakat siz bozgunculuğa dönerseniz biz de sizi aşağılık kılmaya ve cezalandırmaya döneriz. Biz, cehennemi inkârcılar için bir zindan hapishane kıldık. Diyanet İşleri eski Umulur ki Rabbiniz size acır; ama siz dönerseniz Biz de döneriz. Cehennemi, inkarcılara bir zindan kılmışızdır. Diyanet Vakfi Belki Rabbiniz size merhamet eder; fakat siz eğer yine fesatçılığa dönerseniz, biz de sizi yine cezalandırırız. Biz cehennemi kâfirler için bir hapishane yaptık. Edip Yüksel Efendiniz size rahmet eder. Siz dönerseniz biz de döneriz. Cehennemi kafirler için kuşatıcı kıldık. Elmalılı Hamdi Yazır Ola ki rabbınız size rahmetini göndere, eğer yine dönerseniz biz de döneriz öyle ya biz Cehennemi kâfirlere hısar yapmışız Muhammed Esed Rabbinizin size acıyıp esirgemesi elbette umulabilir; ama eğer siz günaha geri dönerseniz, Biz de azaba geri döneriz. Ve unutmayın ki, Biz cehennemi hakkı inkar edenleri kuşatacak bir hisar kılmışızdır. Mustafa İslamoğlu Tabii ki Rabbinizin size rahmetiyle muamele etmesi umulabilir; ama eğer siz günaha dönerseniz, Biz de cezaya döneriz. Zira Biz cehennemi nankörleri çepeçevre kuşatan bir hisar kılmışızdır. Seyyid Kutub Bundan sonra rabbiniz size merhametli davranır. Fakat eğer kargaşaya dönerseniz, biz de sizi tekrar cezalandırırız. Biz cehennemi kâfirler için içinden çıkılmaz bir kale yaptık. Süleyman Ateş Olur ki Rabbiniz size merhamet eder. Eğer dönerseniz Biz de döneriz. Öyle ya, Biz cehennemi kafirlere zindan yapmışız! Süleymaniye Vakfı Umulur ki Rabbiniz[*] size yine merhamet eder. Siz dönerseniz biz de döneriz. Cehennemi kâfirler için tıkılıp kalma yeri yapmışızdır. [*] Sahibiniz Tefhim-ul Kuran Olur ki Rabbiniz size merhamet eder. Ama siz tekrar dönerseniz biz de döneriz. Cehennemi, kâfirler için kuşatıcı bir zindan yaptık. Yaşar Nuri Öztürk Umulur ki, rabbiniz size merhamet eder, fakat siz bozgunculuğa dönerseniz biz de sizi aşağılık kılmaya ve cezalandırmaya döneriz. Biz, cehennemi kafirler için bir kuşatma yeri kıldık. 17-İSRÂ 9. Ayet إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا İnne hâzâl kur’âne yehdî lilletî hiye akvemu ve yubeşşirul mu’minînellezîne ya’melûnes sâlihâti enne lehum ecren kebîrâkebîren. Bayraktar Bayraklı 9-10 Şüphesiz bu Kur'ân, dosdoğru olanı gösterir ve iyi işler yapan müminlere büyük ödül olduğunu ve âhirete inanmayanlara da acı bir azap hazırladığımızı bildirir. Cemal Külünkoğlu 9-10 Gerçekten bu Kur'an insanları en doğru yola götürür, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan mü'minler için büyük mükâfat olduğunu müjdeler ve ahirete inanmayanlara da, kendileri için can yakıcı bir azap hazırladığımızı bildirir. Diyanet İşleri eski 9-10 Doğrusu bu Kuran en doğru yola götürür ve yararlı iş yapan müminlere büyük ecir olduğunu, ahirete inanmayanlara can yakıcı bir azap hazırladığımızı müjdeler. Diyanet Vakfi Şüphesiz ki bu Kur'an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler. Edip Yüksel Bu Kuran en iyi yola ulaştırır ve erdemli davranan müminleri büyük bir ödülle müjdeler. Elmalılı Hamdi Yazır Haberiniz olsun ki bu Kur'an, insanları en doğru yola hidayet eder ve salih salih ameller yapan mü'minlere tebşir eyler ki kendilerine büyük bir ecir vardır Muhammed Esed Gerçek şu ki, bu Kuran o dosdoğru olan yolu göstermekte; dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan müminlere, ödüllerinin çok büyük olacağını müjdelemektedir; Mustafa İslamoğlu Hiç şüphe yok ki işte bu Kur'an, en doğru yola yöneltmekte, erdemli ve güzel davranış sergileyenleri, kesinlikle muhteşem bir karşılığın beklediğini müjdelemektedir; Seyyid Kutub Hiç kuşkusuz bu Kur'an insanları en doğru yola iletir ve iyi ameller işleyen mü'minlere, kendilerini büyük bir ödülün beklediği müjdesini verir. Süleyman Ateş Gerçekten bu Kur'ân da en doğru yola iletir ve iyi işler yapan mü'minlere, kendileri için büyük bir ecir olduğunu müjdeler. Süleymaniye Vakfı Bu Kur’ân, en sağlam yolu gösterir. İyi işler yapan müminlere de büyük bir ödülün varlığını müjdeler. Tefhim-ul Kuran Şüphe yok ki, bu Kur'an, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir. Yaşar Nuri Öztürk Şüpheniz olmasın ki bu Kur'an en kalıcı, en doğru olana kılavuzlar ve müminlere şu yolda müjde verir Hayra ve barışa yönelik işler yapanlar için büyük bir ödül vardır. 17-İSRÂ 10. Ayet وأَنَّ الَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا Ve ennellezîne lâ yu’minûne bil âhırati a’tednâ lehum azâben elîmâelîmen. Bayraktar Bayraklı 9-10 Şüphesiz bu Kur'ân, dosdoğru olanı gösterir ve iyi işler yapan müminlere büyük ödül olduğunu ve âhirete inanmayanlara da acı bir azap hazırladığımızı bildirir. Cemal Külünkoğlu 9-10 Gerçekten bu Kur'an insanları en doğru yola götürür, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan mü'minler için büyük mükâfat olduğunu müjdeler ve ahirete inanmayanlara da, kendileri için can yakıcı bir azap hazırladığımızı bildirir. Diyanet İşleri eski 9-10 Doğrusu bu Kuran en doğru yola götürür ve yararlı iş yapan müminlere büyük ecir olduğunu, ahirete inanmayanlara can yakıcı bir azap hazırladığımızı müjdeler. Diyanet Vakfi Ahirete inanmayanlara gelince, onlar için de elemli bir azap hazırlamışızdır. Edip Yüksel Ahireti onaylamayanlara gelince, onlar için acı bir azap hazırlamış bulunuyoruz. Elmalılı Hamdi Yazır Âhırete inanmıyanlara dahi elîm bir azâb hazırlamışızdır Muhammed Esed ve ahirete inanmayanlara da kendileri için çok can yakıcı bir azap hazırladığımızı haber vermektedir. Mustafa İslamoğlu ve ahirette yaptıklarından hesap vereceğine inanmayan kimseler için, dehşet bir azap hazırladığımızı da... Seyyid Kutub Ahirete inanmayanlara gelince, onlar için acıklı bir azap hazırladığımızı bildirir. Süleyman Ateş Âhirete inanmayanlara da acı bir azâb hazırlamışızdır. Süleymaniye Vakfı Ahirete inancı kesin olmayanlara da acıklı bir azap hazırlamışızdır. Tefhim-ul Kuran Ve şüphesiz, ahirete inanmayanlar için de acıklı bir azab hazırlamışızdır. Yaşar Nuri Öztürk Âhirete inanmayanlar var ya, onlar için biz korkunç bir azap hazırlamışızdır. 17-İSRÂ 11. Ayet وَيَدْعُ الإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الإِنسَانُ عَجُولاً Ve yed’ul insânu biş şerri duâehu bil hayrhayri, ve kânel insânu acûlâacûlen. Bayraktar Bayraklı İnsan, iyiliği istediğini zannederek kötülüğü ister. Çünkü insan çok acelecidir. Cemal Külünkoğlu İnsan, hayra davet eder gibi şerri çağırıyor/insan, hayra duasıyla şerri davet ediyor. İnsan çok acelecidir. Diyanet İşleri eski İnsan iyiliğin gelmesine dua ettiği gibi, kötülüğün gelmesine de dua eder. Esasen insanoğlu acelecidir. Diyanet Vakfi İnsan hayrı istediği kadar şerri de ister. İnsan pek acelecidir! Edip Yüksel İnsan, iyi bir şey için dua ettiğini sanırken aslında kötü bir şey için dua eder. İnsan çok acelecidir. Elmalılı Hamdi Yazır İnsan da şerri öyle da'vet ediyor ki hayra duâ eder gibi, ve insan pek aceleci olmuştur Muhammed Esed Hal böyleyken, insan yine de çoğu zaman iyilik için dua ediyormuşcasına tutkuyla kötülük için dua eder; çünkü insan yargılarında tez canlıdır. Mustafa İslamoğlu Ne ki insan, sanki hayır için yalvarıp yakarıyormuşçasına şer için yalvarıp yakarır; zira insan çok acelecidir. Seyyid Kutub İnsan iyiliğe kavuşması için dua ettiği gibi aynı yönelişle başına kötülük gelsin diye de dua eder. Gerçekten insan pek aceleci, pek fevridir. Süleyman Ateş İnsan, hayra du'â eder gibi, şerre du'â etmektehayrı ister gibi şerri istemektedir. İnsan pek acelecidir. Süleymaniye Vakfı İnsan kötülüğü[*], iyiliği ister gibi ister. İnsan pek acelecidir. [*] İnsan zaman zaman kendisi için kötü olanı sanki iyiymiş gibi ister ya da çok iyi bir seçeneği çok kötüymüş gibi elinin tersi ile iter. Bu onun sabırsız davranıp aklını ve bilgisini kullanmaması nedeniyle olur. Daha detaylı örnekler için bakınız Bakara 2/216,Bakara 2/221,Bakara 2/232, Tefhim-ul Kuran İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir. Yaşar Nuri Öztürk İnsan, hayra davet eder gibi şerri çağırıyor/insan, hayra duasıyla şerri davet ediyor. İnsan çok acelecidir.

isra suresi tefsiri ibni kesir