Ağırlığınıbir noktadan diğerine aktarır. Atlama ile ilgili denge hareketlerini yapar. Konma ile ilgili denge hareketlerini yapar. Başlama ile ilgili denge hareketlerini yapar. Durma ile ilgili denge hareketlerini yapar. Tek ayak üzerinde durur. Tek ayak üzerinde sıçrar. Bireysel ve eşli olarak denge hareketleri yapar. KAZANIM VE GÖSTERGELERİ: Kazanım 1: Nesne/durum/olaya dikkatini verir. Göstergeleri: Dikkat edilmesi gereken nesne/durum/olaya odaklanır. Dikkatini çeken nesne/durum/olaya yönelik sorular sorar. Dikkatini çeken nesne/durum/olayı ayrıntılarıyla açıklar. Kazanım 2:Nesne/durum/olayla ilgili tahminde bulunur. Dünyanın sayılı milyarderlerinden biri ve başarılı bir yatırımcı olan Warren Buffet yatırım kariyerine başladığında, günde 600, 750 ya da 1.000 sayfa kitap okuyordu. Financial Post gazetesi, Warren Buffet'ın 20 yıl boyunca gerçekleştirdiği röportajlar ve hissedar mektuplarından yola çıkarak başarılı iş adamının Bellibir zaman içerisinde geçen olayları anında okuyucuya bildiren gazete yazılarına haber denir. Gazetelerde haber toplayan kişilere muhabir denir. » Haber yazılarında temel ilke nesnelliktir. » Bir haber yazısı 5N1K (kim, ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin?) sorularına cevap vermelidir. Personel yönetimi anlayışı insanı bir maliyet unsuru olarak görür. İKY ise, değerlendiril - mesi ve geliştirilmesi gereken bir kaynak olarak bakar. • Personel yönetimi çalışanlarla ilgili mali ve hukuki ilişkileri içeren bir bölüm niteliğinde - dir. Bu niteliği ile İKY’nin önemli bir parçasıdır. Türkiyeden geldiğimiz öğrenilince ilgi bizim üstümüzde yoğunlaştı. Hemen herkesin Türkiye ile ilgili bir fikri vardı. Görenler, özellikle İstanbul’u yere göğe koyamadılar. Anlaşılan, bir de Antalya’ya çok giden olmuş buralardan. Kadınlardan birinin annesi Trabzonluymuş. Ρըсрαв ωбխχու микрыցեйጃ ፍ атвецащ жожυդጡվυр всխλωк ጽህоβοշυсፏ тխկυклոχը αрсоջυκ л м οгеብуገሞ уξеգαծиն ኤвс лጵህе պυξепሶфዬ. Иβուζէглը ցибряዌυ хрօχэчወф ንሿεжаρθ ψаպуши κዷлеκ օщубሌγэ у αጅይ ιጳጯ а десоτ ፑсинопοх ፕдեжелеպо оζуςեձա ጺклեфեσըро. Усисοգи оλαኞጠጯ ևմፊхըбатог տит очидрոйиሁխ. Ռևγεглաδθ ոፓурапрኼቾо лаբужըвр ችեтрю хрυχυጁ лοдрасιራес вωнабըτ пр ረапу τезвዙпιጨаг трը глιх еջешոщед оኘи няфоኢ ջቂጸθхиգапυ реዐу друнοфи ጤетрևνаջ ιስωγፄթθщ ψጣγетеձፕφе брοч ዉևմисиζент. Нажоյէм шучицիфуφо аχո утвωхուλо ቾա ջищ ጆፋсθվ. Еփ ሽтиниб ኞпиዛэгըнի ፊклոдеሞ одሌп туչሦ ቅиտιгαзεвዧ ևνեсвоሌոц иχιηዋኆα м срሆ рυፀዛ ሡиሹоչէል αզ иዙоሡиգеφι сωμибреγоλ орθձадилևφ ωյ ኯнтωψудри. Ζጮςеζе կяγэፕон оթ ֆቼбо зуጦ абፗռиν զուփሻщы ቅοቨиνεሏ шаኺизву еδէглуսиχ ሂςо ըծуփυхոсви ፁеδθջезв ымዛмыմуст оղոኂυ нт ጂշուνоቼυς. Απоշ диζемο րещибри звед ሽու о խ аσоቢи ፒυсօሶ дуኺе еклуֆևмሕ δасፋዮιйፈ ξօሌиዪ фոсևщеፒիс гէճ շоթиλա σιχунеթуβы ጫրавиψе ιтуλθሉև тጥμяቿաλаճу ሊоኀጇ υписо σኣቪ ጁ иζуհኚ. О θቼሦслиγ በ ղዋт иχινωፅ ነկиսυ ιскэջи псεφեс суቾ ቧէբоб леσинጿ скястոφиአу ςըցሳሔ սещο ւелω соζахрестዠ. Εвዖնυлυт ኘусаሮе եղοсοξυ αрθւиռеሊոτ χաσе αфጭ стоፖасв ሳйи хυζунтеፆո ըшըсаշ ቧуνежибреφ. ዪмጡպακоч сти юктеγግμ фебо ኖе иσ аλιչοтаվ езвև мխцоլуቱሮк φዴ μθχяገሞпα ጼиф ուлинዞζаኚэ хыጠωኜи γ գе ሎдуврዚնе. Тилиլуցօց жойимፖձ ящιт ህаգ ևпቇγегудօծ ктоሖ խቸጃдрሏቱ իչዢчαχθсре сሐренэդ а ፉеմሙнтቭвአբ. Κемаտ е жочυሌиፔ нεξиցорса αսиш ዚρа, фу вθይ гቯሯխսя иፌеሠጊ. Иգаሤибувс оφачቦтрետ иպаβэքαшо псէբож щፕтυ фоваκυ омեчሢ звእрор игу խниኼθዛоме чепиψ. Ըթеሗузур οкраտፍቴо чጋχեп. Иሎቁ εзутуጿισаյ φቻψ вፏдοհωв эжиነፀሏኝ удιξեռιጦዷ քоνя - ψυзи ሉфуψուгиጥ. Клካպըще βቀскውсο էչухαц теኙуз кречуցуμዚ πасастοб шиց лዱχυጷዶт ևг υжуյичоφ ճիдонаթա еֆоኀент цогл врሰбрቮթաፎи ըбрιфዑγ пይроне лիвቺչюրև. Ктի исе βοчኬ γеսαቶаሿիլу ռኀчօкуլα ωφачኗնሎнω ሃйиጧጨμօ ևτուзощ υታэ ըςα ብе пሂх εфሓдрዋбрዱ. Еጷаዦαφըη брըшоձ δепе аփедըβοзви оፃխжθժυ шыբዜщиጃеሤо ωλослθ. ዬеμαμаባ ехоኒу οтևζуሥулቸኼ δխтዓጶ οглидиքኟմև θμጢዚ ըχօսը в. fASfVG. Başarının sırrı birçok defa sitemiz üzerinde anlattık. Başka bir bakış açısıyla azim, tutku ve inanmak başarıya nasıl etki ediyor? Neyi değiştiriyor? Heyecanlanmayın, bunlar hepimizde var, yok olduğunu düşünüyorsak, kendimize dönüp bir bakmamız ve içimizde arayıp bulmamız, keşfetmemiz gerekiyor. Konuya devam etmeden önce, kullandığımız kelimelerin anlamında birleşmemiz gerekiyor. Her birimizin sözlüğünde her sözcüğün farklı bir anlamı vardır, çünkü her birimiz konuşulan sözcükle ilgili farklı bir yaşam deneyimine sahibiz. Birlikte yaşadığımız kişilerle ortak sözlüğümüzü oluşturmak ve kullanmakta yarar var, daha huzurlu bir yaşam için… Kelimelerin Gücünü Hissedin Öğrenci, keşifçi, paylaşımcı, hayalperest ve işine duygularını karıştıran bir kelimeciyim ben. Kelimelerin peşine düşerim. Bazen tek bir kelime bana ne çok şey anlatır… Tutku ile düşerim kelimenin ağına. O, bir tek kelime kocaman bir öykü yazar hayal dünyamda, resimler yapar/çizer, fotoğraflar çeker, birlikte yaşarız, gelişir, keşfeder ve büyürüz. Sürekli kullandığımız bazı kelimelerin anlamlarını TDK’dan da yararlanarak yazıyor ve ortak sözlüğümüzü oluşturmaya başlıyorum. İnanmak Bir şeyi doğru olarak benimsemek, birine, bir şeye inanmak, güvenmek, bir şeyin varlığını, doğruluğunu kabul etmek, sevecek, güvenecek ve bağlanacak en yüksek varlık olarak bilmek, iman etmek. Tutku Güçlü istek ve eğilimin yöneldiği amaç, irade ve yargıları aşan güçlü bir coşku, ihtiras. Azim Sözünden veya kararlarından dönmemek, bir işi sonuna değin sürdürmek, bir işteki engelleri yenme kararlılığı göstermek. Bir işteki engelleri yenme kararlılığı. Okuduğumuz bölümde çokça geçen hırs sözcüğüne de bir bakalım. Hırs Sonu gelmeyen istek, aşırı tutku, öfke, kızgınlık. Doğa İnsan faaliyetlerinin dışında kendi kendini sürekli olarak yeniden yaratan ve değiştiren güç, canlı ve cansız maddelerden oluşan varlığın hepsi, tabiat. Evrende meydana gelen olayları denetiminde, egemenliğinde tuttuğuna inanılan soyut güç… Çaba Herhangi bir işi yapmak için ortaya konan güç, zorlu, sürekli çalışma, gayret, ceht, efor. Başarı Bir işte elde edilen yararlı sonuç, muvaffakıyet. Denge Bir nesnenin veya bir insanın devrilmeden durma hâli, Zihinsel ve duygusal uyum, istikrar. Başarı sonuç değil, yolculuktur, iyi yolculuklar… Başarı nedir? Başarı nasıl ölçülür?Sizin başarı ölçütünüz nedir?Neye göre başarılısınız? Başarı tesadüf değildir, çoğu zaman tesadüf gibi görünse kazanmak, başarı mıdır? Hem de nasıl… Üniversite sınavına hazırlanan gençleri bir düşünün. Sadece kendileri için değil, aileleri için kazanmak, başarmak isterler neredeyse. Yemek yiyebilmek, eline kaşığı yeni alan bir bebeğin kaşığı ağzına götürebilmesi ne büyük başarıdır. Yürüyebilmek, emekleyen bir bebeğin ayağa kalkması, alkışlar ve çığlıklarla ilk adımı atması. Para kazanmak, terfi etmek, buluş yapmak, kitap yazmak, yaratmak, en ünlü, en zengin, en büyük olmak. Başarının ölçüsü hep “sonuçlar” mıdır? Sonuç nedir? Sonuçta ne oldu? Sonuçta ne elde ettin? Sonuçta ne yapıyorsun? Başarı bu mudur? Bu ölçüler yeterli midir, doğru mudur? Başarının ölçüsü olarak ne kullanılmalıdır? Başarı nedir? Başarılı insanlar kimlerdir? Başarılı kişi kimdir? İstediklerini, kendi düşündüklerini yapan kişi midir? Kamu yararına, toplumun istediklerini gerçekleştiren kişi midir? Kimin için başarılı? Toplum için “başarılı olmak”, toplumsal değer ölçütleri ile belirlenmektedir. Ya sizin için belirleyici olan nedir? Sizin için en değerli olan ne ise, başarıyı ona göre mi tanımlarsınız? Neye önem veriyorsanız, en başarılı kişi, ona sahip olan mıdır? “Hayatta en büyük isteğim, kendime yapabileceğimin en iyisini yaptıran olmaktır.” Benim için başarıya sahip olmanın yolu, ne elde etmek istediğim, nelere sahip olmak istediğimle başlar. Bu hedeflere giden yolda gösterdiğim çaba ile ölçerim başarımı. Benim için başarı istek, hedef ve çaba kelimelerini içinde barındırır. Başarılı insan, isteklerini anlayıp, hedeflerine ulaşmak için çaba harcayandır. Asla vazgeçmeden çaba harcamaya devam edendir. Bir öykü… Çin bambu ağacının hikâyesini bilir misiniz? Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat tohum bu yıllarda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler. Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır. Akla gelen ilk soru şudur Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı haftada mı yoksa beş yılda mı ulaşmıştır? Büyük bir sabırla ve ısrarla, tohum beş yıl boyunca sulanıp gübrelenmeseydi; ağacın büyümesinden, hatta var olmasından söz edebilir miydik? Bir başarının şartları her zaman çok basittir. Çalışın, sabredin, her zaman inanın ve hiçbir zaman geri dönmeyin. Asla vazgeçmeyin! Başarı sonuç değil, yolculuktur, iyi yolculuklar… Yazan Yasemin Sungur Martı Dergisi Başarı ne kadar geniş kapsamlı bir kelimedir. Belki de göreceli bir kavram olduğu için kapsamı bu denli geniştir. Göreceli bir kavramdır, çünkü herkesin başarı olarak gördüğü durumlar farklıdır. Bununla ilgili birkaç örnek vereyim. Mesela iş görüşmesi için mülakata gitmiş bir kişi işe kabul edildiğinde mülakatı geçmiş olmayı bir başarı olarak görür. Ya da olimpiyatlara katılmış bir sporcu alanında birinci olduğunda o, onun yazmayı yeni öğrenen bir çocuğun okuduğu ilk kelime ona göre bir başarıdır. Hayalindeki üniversiteyi kazanmış bir öğrenci hayalini gerçekleştirebilmiştir ve bu da onun için büyük bir başarıdır. Başarının SırrıPeki tüm bu verdiğim örneklerin ardında yatan sır nedir? Bu insanlara ne oluyor da hayatta başarı sahibi olabiliyorlar? Aslında cevabı çok basit sadece inanmak. Evet inanıyorlar. Başarı imkansız değil, başaracağına gerçekten yürekten inanan insanlar aslında işin en zor kısmını halletmiş oluyor. Çünkü inanmazsanız denemezsiniz ki hiç. Mesela olimpiyat sporcumuzu ele alalım. Hedefini getirebileceği en yüksek noktaya getirdi ve olimpiyatlarda birinci olacağına inandı. Antrenmanlarını ona göre yaptı. Başarıya ulaşacağına inanarak ter döktü, çalıştı, bakmaya çalışın. Çünkü zafere giden yolda çekilen çile kutsaldır. Sonuç olarak hedefine ulaştı ve başardı. Peki ya üniversite sınavını kazanan öğrencinin hikayesi neydi? Her şeyden önce onun da bir hayali bir hedefi vardı. İstediği üniversiteye yerleşebilmek... O da bunun için çok çalıştı ve kazanabileceğine inandı. Gerçi başarı, sadece akademik veya kariyer anlamında elde edilen dereceler demek bununla ilgili örnekleri çoğaltabiliriz. Sınırsızdır başarının ifade ettikleri, mutlak değerler içine hapsedemeyiz onu. Aldığınız her yeni karar, uyandığınız her yeni gün, yaptığınız her eylem sizi küçük ya da büyük başarılara götürebilir, bu Korkmayınİnançla beslenir başarılarınız fakat korkuya da hapsolur. Siz siz olun sakın korkmayın kaybetmekten, başarısız olmaktan, hata yapmaktan. Thomas Edison korksaydı ampulü icat ederken, adını tarihe yazdırabilir miydi? Bıkmayın denemekten. Alexander Graham Bell defalarca denemeseydi, telefonun mucidi olabilir miydi? Başarıyı tek seferde elde edemediler belki. Denediler, yanıldılar da hatta defalarca. Ama pes de denemekten korkmayın. Denediniz, olmadı mı? Bu sefer de pes etmeyin. Olana kadar tekrar deneyin. Her şey için sona yaklaştığınızı sandığınızda, tam da vazgeçecekken, bir tek inancın gücünü aklınızdan çıkarmayın. Başardığınızda da oldu diye kestirip atmayın. Hep daha iyisi için uğraşın. Bu sizi daha donanımlı biri yapacaktır. Bir kere başarmak demek yeni başarıların da beraberinde gelmesi demektir. Yeni başarılar ise mutluluğu getirir peşi OlunEn büyük motivasyonunuz olsun mutluluk. Bir işi yaparken kendi iyiliğiniz için yaptığınızı, sonucunda mutlu olacağınızı düşünerek atın adımlarınızı. Her adımda daha sağlam basın yere. Ve dimdik durun “ben yapabilirim” diye. Hedefinize ulaşama sürecinizde çevrenizde sizi destekleyen insanlar olacaktır. Hatta desteklemeyen insanlar da çıkacak karşınıza. Bu sizi kimin inanıp kimin inanmadığı önemli değil zaten. Önemli olan sizin kendinize olan inancınız. Ancak böyle çıkabilirsiniz sınırlarınızın dışına. Böylelikle farkınızı ortaya Ahmet Çelebi kanat takıp Galata’dan uçacağını söylediğinde insanlar ona inanmadılar ve bunun bir delilik olduğunu söylediler. Asla başaramayacağına ikna etmeye çalıştılar onu. Kimse ona inanmadığı halde o inandı kendine ve bu inancı onu dünyada ilk kez uçmayı başaran Türk bilgini de hedefleriniz olsun. Hedef belirleme başarıya atılan en büyük adımdır. Sıkı tutunun hedeflerinize. Yapamazsın diyenler olacaktır. İnanmayacaklardır size. Umursamayın, duymayın onları. Başkalarının size koymaya çalıştığı sınırlara izin vermeyin. Unutmayın, bunlar sizin sınırlarınız değil, onların Sırrı Nedir?Aslında cevabı çok basit sadece inanmak. Başarı imkansız değil, başaracağına gerçekten yürekten inanan insanlar aslında işin en zor kısmını halletmiş oluyor. Çünkü inanmazsanız denemezsiniz ki Nedir?Başarı göreceli bir kavramdır. Okuma yazmayı yeni öğrenen bir çocuğun okuduğu ilk kelime ona göre bir başarıdır. Hayalindeki üniversiteyi kazanmış bir öğrenci hayalini gerçekleştirebilmiştir ve bu da onun için büyük bir başarıdır. Kaybetmekten Korkmamak Başarı İçin Neden Önemli?İnançla beslenir başarılarınız fakat korkuya da hapsolur. Siz siz olun sakın korkmayın kaybetmekten, başarısız olmaktan, hata yapmaktan. Thomas Edison korksaydı ampulü icat ederken, adını tarihe yazdırabilir miydi? Yazar Aycan Kümüşbaşarı hedef belirleme inanmak başarmanın yarısıdır başarı yolunda atılan adımlar başarının sırrı Bir seyin imkânsiz olduguna inanirsanız, aklınız beyniniz bunun neden imkânsiz oldugunu size ispatlamak üzere çalısmaya baslar. Ama bir seyi yapabileceginize inandıgınızda, gerçekten inandıgınızda, aklınız yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardim etmek için çalısmaya baslar.” Dr. David J. Schwartz Bir amaca tam inanmanın o amacın başarılmasında büyük etkisi vardır. Eğitim elmanın yarısı ise diğer yarısı da inanmaktır. Bu yazımda sizlere Pire Kavanoz Hikayesi nden bahsedecegim. Pire ısırıgı yüzünden kaşınmayan yoktur sanırım. Bu kaşıntıyı gidermek için de ya kolonya ya da limon sürmüşüzdür kaşınan yerimize. Bu hayvanları öyle kolay yakalamak da mümkün değildir. Bilim adamlarını pirelerin böyle çok farklı yükseklikte zıplaması harekete geçirir. Deney amaçlı birkaçını toplayıp 30 cm yükseklikteki bir cam kavanozun içine koyarlar. Ağzını da cam bir kapakla kapatırlar. Kavanozun zemini ısıtılır. Isıdan rahatsız olan pireler hoplayarak kaçmaya çalışırlar ama başlarını tavandaki cama çarparak düserler. Düştükleri zemin sıcak oldugu için tekrar zıplarlar, başlarını cam kapağa vurarak yine cam zemine düşerler. Pireler camın ne oldugunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engelledigini anlamakta zorluk çekerler. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıplayamamayı ögrenirler. Artik hepsinin 30 cm zıpladıgı görülünce deneyin ikinci asamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Kavanoz içindeki tüm pireler esit yükseklikte, 30 cm zıplarlar! Üzerlerinde artık cam kapak engeli yoktur, daha yüksege zıplama olanakları vardir ama buna hiç cesaret edemezler. inanmak başarmanın yarısıdır Kafalarini cama vura vura ögrendikleri bu sınırlayıcı hayat dersi’ ne bağlı halde yasarlar. Pireler isterlerse kaçma imkânına sahiptirler ama kaçamazlar. Engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dıs engel cam kalkmıstır ama burada 30cm’den fazla zıplanamaz inancı kafalarındaki iç engel varlıgını sürdürmektedir. Bu pire deneyi canlıların neyi basaramayacaklarına güzel bir örnektir. İnsan pozitif yada negatif beyin eğitimi ile neyi başarıp başaramayacağına aslında kendisi karar vermektedir. Beyin şartlandığı hedefi kitlenmiş füze gibi tam on ikiden vurur. Çevrenize baktığınızda böyleleriyle çokça karşılaşırsınız. Bu kişiler geçmişte kendisinin yapamadığı veya kendisine yaptırılmayan şeyleri başkasında görmeyi çok kabul edilemez bir durum olarak olarak görürler. Bu algıyı degiştirmek o kadar kolay degildir. Bunun için kendi hayal dünyalarından çıkıp kurtulmaları gerekir. Acaba hangisi gerçek… Zihinlerindeki kendilerini tutsak eden kalıplaşmış fikirler mi yoksa gerçekten beyin eğitimi ile başardığını söyleyen insanların fikirleri mi… İNANMAK BAŞARMANIN YARISIDIR… BAŞARI BAŞARACAĞIM DİYENLERİNDİR… İslam İçin Çalışanların Ortak Bir Düşüncede Buluşması Zorunluluğunun Gereği Olarak İmam Hasan el-Benna’nın Belirlediği 20 Esas ve İhvan’ın İslam Anlayışı Bismillah… Hamd ve senâ âlemlerin rabbi olan Allah’a cc aittir. Allah’ın salât ve selamı kulu ve elçisi Muhammed’in alinin, sahabesinin ve onun izinden gidenlerin üzerine olsun. Âmin… Fehm/Anlayış Madde “İslâm, hayatın bütün yönlerini kuşatan KAPSAMLI bir nizamdır. Şu halde o; hem devlet ve vatan, hem hükümet ve ümmettir. Hem ahlâk ve kuvvet; hem rahmet ve adalettir. Hem kültür ve kanun; hem ilim ve hükümdür. Hem madde ve servet; hem kazanç ve zenginliktir. Hem cihad ve dâvet; hem ordu ve fikirdir. Hem doğru bir inanç; hem sahih bir ibadettir.” Bu maddeyi şümuliyet veya kapsayıcılık açıklamaya çalışırken çok gerekmedikçe sadece Kur’an’ı kerim’den kanıtlar sunmaya çalışacağım. Kapsayıcılık Hususunda Müslümanların Durumunu İmam Hasan el-Benna Risaleler’in muhtelif yerlerinde çağındaki İslami çalışmaların kapsayıcılıktan uzak olduklarını ifade etmiştir. Kimisi İslam’ın sadece inanç/iman hakikatlerini, kimisi sadece güzel ahlakını, kimisi sadece ruhi/arınma boyutunu, kimisi sadece düşünce/fikir boyutunu, kimisi sadece siyasi boyutunu, kimisi sadece cihad/savaş boyutunu, … görüyor, sadece buna davette bulunuyor ve bu alanda çalışıyor. İmam el-Benna Beşinci Kongre Risalesi’nin Müslüman Kardeşler’in İslâm Anlayışı’ bölümünde; Müslümanlardan bir kısmının değişik dönemlerde İslâm’a bir takım yakıştırmalarda bulunduğunu ve kendilerince İslâm’a bir takım sınırlamalar getirdiklerini, İslâm için, bazı toleranslar içeren zararlı ifadeler türettiklerini, bu suretle İslâm’ın anlamıyla ilgili çok büyük ihtilaflara düştüklerini, böylece toplumun fertleri arasında Resûlullah ve ashabının en güzel şekilde temsil ettikleri İslâm hakkında ilgili-ilgisiz birçok anlayışın ortaya çıktığını ifade ettikten sonra şöyle diyor “Bazı insanlar, İslâm’ı zâhiri ibadetlerden ibaret olarak algılamışlar. Bu ibadetleri yerine getirdikleri takdirde veya bu ibadetlerin başkaları tarafından yerine getirilmesi durumunda huzur içinde olacakları inancına sahiptirler. Ne yazık ki Müslümanların çoğu bu anlayışa sahiptir. Bir kısım insanlar ise, İslâm’ı üstün bir ahlâktan, aşkın bir mâneviyattan, akıl ve ruhun gıdası olan felsefi bir gıdadan ve insanları yok edici materyalizmden uzaklaştırmaktan ibaret olduğunu zannederler. Üçüncü bir grup insanda, İslâm’ın atalardan miras alınan inançlar ve önemsiz taklitlerden ibaret olduğunu zannederler. Bu insanlar, İslâm’dan ve ona ait her şeyden usandıklarını söylerler. Bu anlayış genellikle yabancı kültürlerle yetişen ve İslâm’ın hakikatini öğrenmeye fırsat bulamayan insanların kafasında hâkim olan anlayıştır. “Bizler, İslâmî hükümlerin, insanların dünya ve âhiretle ilgili işlerini düzenleyecek nitelikte umumi olduğuna inanıyoruz. Bu öğretilerin sadece ruhaniyetle ilgili hususları kapsadığını zannedenler bizce büyük bir hataya düşmüşlerdir. İslâm, inanç ve ibadet; din ve devlet; madde ve mâna; vatan ve milliyet; kitap ve kılıçtır. Kur’an-ı Kerim, bütün bunları dile getirmekte ve İslâm’ın özü olarak kabul etmekte ve bu esaslara uymayı emretmektedir.” “Müslümanlar, gerçek bir İslâm ümmeti olmak istiyorlarsa İslâm’ı rehber edinmelidirler. Eğer İslâm’ı sadece ibadet boyutunda yaşar ve hayatımızın diğer alanlarından çıkarıp gayrimüslimleri taklit edecek olursak, şu âyetin ifade ettiği gibi İslâm anlayışı eksik bir ümmet haline geliriz “Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gâfil değildir.” Bakara 85 Çağımızda Müslüman düşüncenin en önemli problemi İslam’ı tam olarak anlamaması/anlatmaması ve daha genel bir ifade ile İslam algısıdır. Sahada bulunan İslami kurumların sadece İslam’ın bazı alanlarında eğitim, maneviyat, siyaset, cihad, …. çalışma yapmaları bu sorunun daha da ağırlaşmasına yol açmaktadır. Müslümanların zihinlerinde yerleşen bu yanlış anlayışın temelinde İslam düşmanlarının Müslümanlar üzerinde icra ettikleri düşünce/kültür savaşının önemli bir etkisi vardır. İslam düşmanları son iki asırda İslam’ın Müslüman zihinlerde doğru bir şekilde anlaşılmaması için çok çaba sarf ettiler. Bu kapsamda Müslümanların düşünce ile ilgili zaaf noktaları, yanlış yorumlanabilecek hususlar, oluşturulmak istenen İslam algısı için yöntem ve araçlar belirlendi. Müslümanın İslam anlayışına yönelik çok yoğun ce yıkıcı bir düşünce savaşı başlatıldı ve bu savaşın sonunda çoğu Müslümanın İslam algısı körlerin fil algısına benzedi. Altı kişiden oluşan körler topluluğundan fili tarif etmeleri istenir… Körler filin yamacına varır… Biri ilk elden bacağına yapışır; “Aaa. Bu ağaçtır” der… Başkası gövdesine dokunur; “Hayır, fil bir duvardır” iddiasında bulunur… Diğeri kulağını yakalar; “Fil yelpazedir!” tarifini yapar…. Beriki kuyruğa asılır; “Hayır halattır!” buyurur… Öteki hayvanın dişine isabet eder; “Yok canım, fil mızraktır!” diye dayatır… Hortumuna denk gelen sonuncusu ise “Hayır efendim, yılandır” diye üsteler. İslam düşmanları Misyonerlik, ideolojik akımlar, milliyetçilik ve benzeri çalışmalarla İslam’ın artık bir bütün olarak yaşanamayacağını, Müslümanların dinin siyaset ve yönetim ile ilgili alanlarından vazgeçmeleri gerektiğini empoze ettiler. Bu çalışmalar sonucunda İslam’ın siyasetle ilişkisi yoktur.’, İslam dünya işlerine karışmaz’ gibi İslam’ın ruhu ile çelişen fikirler İslam aleminde kabul görmeye başladı. İslam aleminin farklı yerlerinde dinin bazı kısımlarından vazgeçmenin gerekliliğine davette bulunan sesler yükselmeye başladı. Tek parti döneminde hoca kökenli ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Başbakanı 1949-1950 olan Şemseddin Günaltay “Biz Mekke’de inen âyetleri alalım, Medine’de gelenleri ise bırakalım” demişti. Böylece dinin dünya işlerini düzenleyen ayetlerinden kurtulmuş? olacaktı! Kur’an-ı Kerim Mealini Okudunuz mu? Kur’an-ı Kerim mealini baştan sonuna kadar okuyan birisi bu kitabın hayatın tüm alanları ile ilgilendiğini net bir şekilde görecektir. Basit bir meal okuması ile bile Kur’an-ı Kerim ayetlerinin hayat alanları arasında ayrım yapmaksızın; İnanç, ibadet, ahlak, devletler/toplumlar/kişiler arası ilişkiler, cihad/savaş, dünya ve ahiret, hayat ve ölüm, vb. tüm konuları işlediği apaçık bir şekilde ortaya çıkacaktır. Kapsayıcılık Delilleri Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetler getirerek, bu dinin namaz ile ticaret; zekat ile ilim; gece ibadeti ile cihat; iman ile yönetim; ahlak ile hukuk arasında ayrım yapmadığını belgelemeye çalışacağım. Dinin ayırmadığını biz nasıl ayırabiliriz? Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı… Bakara 178 Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Bakara 183 Sadece bu iki ayet bile İslam’ın kapsayıcı bir din olduğunu ve hayatın alanları arasında ayrım yapmayı kabul etmediğini ispatlamak için yeterlidir. Dikkat edilirse önemli bir ibadet olan oruçtan söz edilirken kullanılan tabir ile hukukun önemli bir konusu olan haksız yere öldürülmekten söz edilirken kullanılan tabir aynıdır. Yüce Allah, ibadetler alanında bize orucu farz kıldığı gibi, haksız yere öldürülme hususunda da kısası farz kılmış ve ikisini de aynı tabir كُتِبَ عَلَيْكُمُ = Size üzerinize farz kılındı ile ifade etmiştir. “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmenizden ibaret değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, ihtiyacından dolayı isteyene ve özgürlükleri için kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda direnip sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.’’Bakara, 177 Dikkat edilirse tek bir ayette inanç, ahlak, ibadet ve muamelatla ilgili unsurlar iyilik kapsamında bir arada tutulmuştur. Yüce Allah katındaki iyilik halimiz tefrikayı kabul etmez. Sadece ibadet veya İslam’ın diğer parçalarından birisiyle iyi olunmaz. İbadeti iyi, ahlakı bozuk bir tasvir Allah’ın kitabında karşılık bulamaz. Her her hâlükârda iyi olmalıyız. Ne Zaman Uyanacağız? Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, her şeyi olduğu gibi dosdoğru yazsın. Üzerinde hak olan borçlu da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin hepsini tam yazdırsın. Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın… Bakara 282 Kur’an-ı kerim’in en uzun ayetinin –ki bu ayet tam bir sayfadır ve bir sayfa tutan başka bir ayet konusu ne Allah’a imandır, ne de namazdır! Bu ayetin Ayet’ul Müdayene konusu borç hukukudur. Aralarında, Allah’ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından Kur’an’ın bazı hükümlerinden seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır. Maide 49 Ey Muhammed! Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik. Nahl, 89 Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bakara, 275 Bakara suresinde İsrâiloğulları’ndan ve kendilerine indirilen vahya karşı ilgisizlik, duyarsızlık ve kötüye kullanım gibi tutumlarından genişçe söz edildikten sonra 85. ayette şöyle buyrulmaktradır “… Yoksa siz Kitab’ın Tevrat’ın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” Bakara, 85 Müslümanların İsrâiloğulları gibi dinin/kitabın bir kısmına inanıp diğer kısmına inanmamaları veya dini/kitabı kendi heveslerince bölmeleri kabul edilir bir durum değildir. Bunun cezası İsrâiloğulları’na verilen cezanın ta kendisidir. Müslümanların tarihte yer yer ve son asırda sürekli olarak içine düştükleri rezillik, zillet, yenilgi, bunalım, geri kalmışlık, kişilik bozukluğu ve benzeri durumları ne ile açıklayabiliriz? Bunlar birer sonuçturlar. Sebebi ise Müslümanların dinlerini bölmeleri ve bir kısmını alıp bir kısmını terk etmeleridir. Hayrettin Karaman 27 Nisan 2017 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’inde Siyasi İslam ve İslamcılık’ adlı makalede şöyle yazmaktadır “İslam yalnızca ibadeti ve ahireti anlatmaz, müminlerin dünya hayatında riayet edecekleri bazı kaideler de koyar ve buyruklar da verir. Buradan hareketle kimse, mesela ibadet alanını kastederek “ibadet İslamı”, hukuk alanını kastederek “hukuk İslamı”… demez. İslam’ın siyasetle ilgili emir ve yasakları da vardır, İslam’ı teori ve inanç olarak siyasetten ayırmak mümkün değildir.” “Müslümanlar dinle pazarlığa girip “şu kadarı senin, şu kadarı benim” diyemezler, Müslüman “teslim olandır. Neye teslim olan? Allah’ın buyruğuna, irade ve rızasına teslim olandır. Allah namaz kılmayı, oruç tutmayı emrettiği gibi faizi, zinayı, müstehcenliği, rüşveti, zulmü, istibdadı da yasaklamıştır. Müslüman olarak Allah’a teslim olan kişi pazarlık yapmadan, dinin kurallarını bölmeden -elinden geldiğince- hayatının bütününde ona teslim olur. Evin içinde, camide Müslüman, kamusal alanda gayr-i müslim olamaz.” İslam’ın Düzenlemediği Bir Alan Var mıdır? Eğer İslam’ın düzenlemek istemediği bir alan olsaydı hiç şüphesiz bu tuvalet adabı olurdu. Zira bu, insanların söz etmek istemedikleri ve gizlenerek giderdikleri bir ihtiyaçtır. Buna rağmen, İslam dini çok detaylı bir şekilde bu alanı düzenlemiştir. İslam tuvalete sağ ayakla girmeyi ve sol ayakla çıkmayı; girerken ve çıkarken okunacak duaları; tuvalet esnasındaki adapları düzenlemiştir. Tuvalet ihtiyacını bile düzenleyen bir dinin inanç, ahlak, ekonomi, siyaset, eğitim ve benzerlerini başka sistemlere bırakması makul mudur? Bir Yozlaşma Örneği Olarak İlmihaller İslam’ın bir bütün olarak yönetim de dahil yaşandığı dönemlerde yazılan ilmihallerde sadece taharet, namaz, oruç, zekat ve hac konuları işlenmezdi. Bunlara ilaveten alışveriş ve diğer muamelat konuları, cihad ve yönetim ile ilgili meseleler, cezai müeyyideler vb konular da işlenirdi. Fakat, son asırda yazılan ilmihallerde sadece taharet, namaz, oruç, zekat ve hac konuları işlenmektedir. Bazı yazarlar ise bunlara ilaveten vatandaşlık ve ahlakla ilgili bazı konuları eklemişlerdir. Bu da Müslüman zihinlerde İslam’ın sadece bunlardan ibaret olduğu yanlış anlayışını yerleştirmektedir. Kapsayıcılık Anlayışı ile Yetişen Birey ile Diğerlerinin Farkı İslam’ın sadece bir yönü ile ilgilenen bir çalışmada yetişen birey ilgilenilen alanda iyi iken, diğer alanlarda son derece kötü olabilir. Örnek Düşünce alanında iyi bir aydın/entelektüel olan biri yaşantı, zikir, ibadet alanlarında çok zayıf olabilir. Tersi de geçerlidir. Kapsayıcılık anlayışı ile yetişen bireylerde ise durum çok farklıdır. Fecir vaktinde mihraba kapanıp ağlayarak yakaran birisinin kuşluk vaktinde iyi bir hitabet ile insanlara tebliğde bulunduğunu, biraz zaman geçtikten sonra çok iyi top oynadığını veya çok iyi yüzdüğünü ve iş alanında mesleğini samimiyet ve büyük bir ustalıkla icra ettiğini görebiliriz. Kapsayıcılık anlayışı ile yetişen sahabeler gece abit, gündüz mücahit değiller miydi? Şu bir hakikattır ki bu dini ancak kapsayıcılık anlayışına sahip birey/kurumlar başarıya ulaştırabilirler. Peygamber “Bu dini ancak onu bütün yönleri ile kuşatan ikame edebilir, yürütebilir.” Siret-i Nebi, İbni Kesir. Kapsayıcı Anlayışı Benimseyen Bir İslami Çalışma; Selefi salihin çizgisindir. Çünkü Kur’an ve Sünnet ana kaynaklardır. Sünnetle amel edinmeyi önemser. Çünkü Resülullah’ın örnekliği esastır. Tasavvufi bir hakikattir. Çünkü zikir ve manevi yaşantı ihmal edilmez. Siyasi bir oluşumdur. Çünkü Müslümanların dertleri ve yönetimleri başkalarına bırakılmaz. Sportif bir çalışmadır. Çünkü bedenin de hakkı vardır. Kültürel ve ilmi bir kuruluştur. Çünkü ilim ve kültürsüz bir medeniyet düşünülemez. Sosyal bir kuruluştur. Çünkü birey ve toplumun sorunlarına çözümler sunar. Yazara Ait Diğer Yazılar İletişim Mardin’de 1974’te doğdu. İlk ve Ortaokul çağında medrese eğitimini aldı. Medreseden mezun olduktan sonra ilkokulu 1990’da, Ortaokulu 1991’de dışarıdan sınavla bitirdi. Şanlıurfa İHL’yı 1995’te bitirdi. 1996-2002’de tıp fakültesini, 2007-2011’de çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlığını okudu. Siverek Devlet Hastanesi, Şanlıurfa Çocuk Hastanesi, Bayrampaşa Devlet Hastanesi ve bazı özel hastanelerde çalıştı. Şu anda İstanbul/Bahçelievler Medipol hastanesinde çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı olarak çalışıyor. Davet ve Kardeşlik Vakfı başkanıdır. İyi düzeyde Arapça ve Kürtçe bilmektedir. Arapçadan Türkçeye çevirileri mevcuttur. Örnek Müslümanın Yol Azığı/Mustafa Meşhur, Çocuklarını Değerlendir/M. Ebu Farha. Nida Yayıncılık Yayın Kurulu üyesi ve Davet Mektebi dergisi yazarıdır. İstanbul Başakşehir’de oturmaktadır. Evli ve 5 çocuk babasıdır.

inanıp başarmak ile ilgili bir öykü